O bir "muhalif" olarak yaşadı ve aynı kimlikle aramızdan ayrıldı. Ömrü boyunca eğilip bükülmedi, hep eleştirdi. Partisi iktidar ortağı olunca bile bakan olmayı kabul etmedi.
Seçim meydanlarında attığı nutuklar muhteşemdi. İnanılmaz bir eleştiri ve espri gücü vardı. Hayatının en uzun nutkunu Düzce'de atmış, yanılmıyorsam hiç ara vermeden tam 8 saat açıkhava kürsüsünde konuşmuştu. Bana kendisi anlatmıştı. Akşam hava kararırken kürsünün dibine bir kamyon şoförü gelmiş:
"Beyim, sabah İstanbul'a kereste götürdüm, yükümü boşaltıp geldim. Sabah buradan ayrılırken konuşuyordun, şimdi hâlâ konuşuyorsun. Bu nasıl iş" demiş!
Meydanlarda gürler, büyük alkış alır, fakat oylar sayılınca hep muhalefette kalmış olurdu! Dinleyicilerine yakınırdı: "Sizin harmanınız büyük de, taneniz çıkmıyor... Burada beni dinlerken aşka gelip Rahman'ı (Allah'ı) alkışlarsınız, sandık başına gidince şeytana sarılırsınız."
Başı dertten hiç kurtulmadı. Birkaç kez hapis yattı. Demokrat Parti iktidarı, Bölükbaşı'nı her seçimde milletvekili seçen Kırşehir'i, ceza olsun diye ilçe yaptı! (23 yıl boyunca Kırşehir milletvekili oldu).
*****
Ben Bölükbaşı'nın ismini bilirdim ama kendisini tanımazdım. 1994 yılında bir gün telefon etti, beni ziyarete gelmek istediğini söyledi. Şaşırmıştım. Hiçbir gazeteciyle konuşmadığını bildiğim Osman Bölükbaşı gazeteye geldi. Saatler boyu siyaset anlattı, anılarını aktardı, şiirler okudu.
1911 doğumluydu. Üniversiteyi Fransa'da okumuş, matematik mezunuydu. 1945 yılında siyasete girmiş, 1970'li yıllarda inzivaya çekilmişti. Çok yakınları dışında hiç kimseyle konuşmuyordu.
Türkiye'nin geçmişini ve tarihimizi böylesine iyi bilen ikinci bir kimseyi tanımadım. İhtiyar dostumdan nice şeyler öğrendim. Hem belleği, hem de anıları muhteşemdi. Bana bir şey anlatır, aradan birkaç hafta geçince sorardı: "Bunu sana anlatmıştım, hatırladın mı?" Bazılarını unutmuş olurdum ama belli etmezdim! "Bu yaşında bile unutuyorsun" deyip yeniden anlatırdı.
Haftada birkaç kez evden arar, anlattıkça anlatırdı. Bazen ben onun evine giderdim. O yaşında yalnız yaşardı. Hastalıkları giderek artıyordu.
Bir gün evindeyim, sigara ikram etti. Yanında içmek istemedim. Yaz günü, pencereler açık. İçmem için ısrar etti. Sehpada duran açık paketi aldım, içinden birkaç hamamböceği fırladı. İhtiyar dostum hemen esprisini patlattı:
"Gençken beni aslanlar bile yiyemedi, şimdi hamamböcekleri yiyor."
*****
Kendisine niçin ömrü boyunca devlet görevi kabul etmediğini, kırmızı plakaya binmediğini sorduğumda şöyle demişti:
"Benim makama ihtiyacım yoktu. Benim imanım padişahtır, ben de onun veziriyim. Bundan büyük bir rütbeyi devlet bana verebilir miydi?"
Sonra bir şiir okumuştu:
"Baş olanlar övünmesin / Ne gelirse başa gelir / Diz toprağa yaslanır da / Baş düşerse taşa gelir."
Hastaydı. Fizik olarak çökmüştü, insanlara ve dünyaya küskündü, dertliydi ama bellek ve konuşma yeteneği inanılmazdı. O da bunun farkındaydı ve şöyle dedi:
"Felek her tarafıma vurdu da, bir kafama dokunamadı."
Atatürk döneminde Fransa'ya gönderilmiş, matematikçi olmuştu. Hayatta tek eksiğinin Atatürk'le tanışmamak olduğunu söylerdi... Ve bir de unutmadığım, sık sık tekrarladığı şu sözü:
"Hayatım boyunca bütün sektörleri tetkik ettim. En kárlısının din ticareti olduğunu gördüm."
Sağ görüşlüydü ama din ticaretinin, din sömürüsünün amansız karşıtıydı.
*****
1994 yılı şubat ayının ilk günleri... Gazetede ziyaretime geliyor ve ben bu ilk görüşmemizi kendisinden izin alarak 6 Şubat 1994 günkü yazımda anlatıyorum...
Ne rastlantı, ihtiyar dostum 6 Şubat 2002 günü 9l yaşında aramızdan ayrıldı.
Bugün onun ikinci ölüm yıldönümü.
Türk siyasetinin en renkli insanı, tarih deryası, pırıl pırıl ve ömrü boyunca en ufak leke almamış belki de tek siyasetçisi ihtiyar dostumu, Osman Bölükbaşı'nı saygıyla ve rahmetle anıyorum.
EMİN ÇÖLAŞAN
Hürriyet, 06 Şubat 2004

ŞİİRLERİ