TAHTABACAKLI KAPTAN

Bir sabah, köprü açılmadan, Demir aldık denizden. Unkapanı’ndaki minarede Henüz ezan okunmamıştır. - Davranın, dedi. Tahtabacaklı Kaptan Çocuklar erken yatmamışlardı; Çengel Halil ile Mustafa’nın barbutu Sürmüştü, Ferhat’ın meyhaneden döndüğü saate kadar. Ötede Yılmaz Reis, Ateş yakmaktadır kumların üstünde. Biraz sonra Haliç uyanacak, Birbirine yaslanmış ahşap evlerin Kapıları açılacaktır. Her gün kıyıda tahta parçalarını yüzdüren Çıplak ayaklı çocuklar Bulmayacaklar bizi yerimizde. - Nasıl bağırır onlar denize, bilir misin sen? Onların da iki katlı evlerinden içeriye, Esvapları tuz kokan adamlar girer, Onlar da bir kap yemeği Bölünmüş taze ekmekle yerler; Ama sormazlar Ertesi günkü nafakalarını. Sabahları güneş bir su gibi dökülür, Kafesli pencerelerinden, İlk defa onlar görür Güneşin denize gömüldüğünü. Bizim gemi Bir ağaç teknedir bu suyun üstünde; Boyaları dökülmüş, Okunmaz ismi bile artık, Kim bilir kaç yıldan... Tahtabacaklı Kaptan, O da denizde açmış gözlerini. Ona deriz, sen Kaptan’sın Bilirsin bu enginin huyunu. Sakin ve korkusuz, ufuklara bakar, Çok konuşmaz, gülmez o. Bir gece sabaha yakın Karadeniz’de, balıkta iken donmuş sağ bacağı. Bir şarkı kadar hazindir bu hikâye Bu acı yelkenleri dolduran Bir rüzgâr gibi yaklaşır ona, Dolar gözlerine Geçmiş günlerden iki damla, Akmaz bu yaşlar yanaklarına Islak ve zayıf elleri kımıldamaz artık, Dolmuştur bu göğse yılların kahrı... Çok gün görmüş Çok yer görmüş, Çok insan görmüş o! Bakar, bakar dalgaların uçlarındaki Beyaz köpüklere. Ne söylemiştir, bu su ona, Hangi günün akşamını hikâye etmiştir acep? Nasırlı avuçların kuruladığı bu mavi gözler, Hep uzak Hep uzak türkünün Hüznünü yaşatır. Şu saçlara güneş girmiş, Su girmiş, rüzgâr. Kırışmış alnını kapıyor, Bir kaç zamandır. Şimdi yürüyor gemi açıklara doğru, Hiç korkmamış, Hiç ağlamamış, Hiç düşünmemiş gibi Söylüyor bir türküyü denize - Hani nasıl anlatmışlar ona - Yapraklara çarparak toprağa düşen, Meyvaların içinde kımıldanan çekirdeklerin sesi kadar yavaş; Karanlığın sulara yaslanışı gibi Sakin bir türküdür bu. Bu türkü, Tahtabacaklı Kaptan’ın Bacağını kestirdiği sabahın türküsüdür.

Ömer Faruk Toprak
( 1920 - 1979 )

Büyük Türk Şiiri Antolojisi 1, S. 534-536





ŞİİR PARKI