Çocukluğum bir inanç ve şiir dünyasında
geçmiştir. Evimizde daima elimizin altında
bulunan kitaplardan biri Ahmediye öteki de
Muhammediye adlı iki manzum eserdi. Bunlar
hemen hemen her Müslüman evinde bulunan
kitaplardandı. Eski kitaplardan üçüncüsü de
Vesiletü'n-necat yani Mevlid-i Şerif'ti. Kur'an-ı
Kerim ise, ailece, hiçbirimizin elinden düşmezdi.
Kastamonu İdâdisi'nde talebeliğim sırasında, Türkçe derslerini rahmetli babam,
edebiyat derslerini İsmail Habib Sevük okutuyordu. Arapça derslerini okutan ve
hocalarımızdan biri öldüğü zaman onun
hakkında bir mersiye yazmış olan Abdülaziz
Efendi, aynı zamanda bir şairdi. İdâdi'nin
Müdürü Mehmet Behçet Yazar da bir şairdi ve
hatta Erganum adlı bir şiir kitabı da vardı.
Edebiyat derslerimizde, İsmail Habib Bey
hepimize ezberlememiz için ayrı ayrı şiirler
verirdi ve biz de bunları ezberlerdik. İsmail
Habib Bey'in bana Hamza Bey Sahilli ve
Oradaki Ayazma başlıklı ve seksen mısraa
yaklaşan bir şiiri ezberlemem için verdiğini
hatırlarım.
Bu tarihlerde İsmail Habib Bey Kastomunu'da çıkan Açıksöz gazetesinin başyazarı
idi. Benim şiir yazmaya başlamam işte bu
yıllara rastlar ve hemen hemen hepsi aruz ile
yazılmış olan şiirlerim Açıksöz gazetesinde
neşredilmiştir. Bu şiirlerin hemen hepsinde
esen hava hamasi idi ve bunun sebebi de o
günlerde Türk milletinin yaşadığı harplar
içerisinde çalkalanmakta olduğudur. Balkan
Harbi'nden Birinci Cihan Harbi'nin arkasından
İzmir'in Yunanlılar tarafından işgali, onun
ardından başlayan İstiklâl Savaşı. Bu yıllar,
bütün milletin, çoluğu çocuğu, kadını erkeği
ile bütün hudutları boyunca harp içinde
yaşadığı zor yıllardır. Onun içindir ki o devirde
yazmış olduğum şiirlerin bir çoğunda savaş ve
vatan sevgisi havası esmektedir.
Vatan sevgisi duygusunu içimde ilk
uyandıran rahmetli babam olmuştur. Bir gün,
ben daha beş yaşında bir çocuk iken, babam
elimden tutmuş, çarşıdan eve geliyorduk. O
tarihte, Kastamonu'da, memlekette olanı
biteni yazan ve Havadis adı ile satılan el kadar
bir gazete çıkardı. Babam o günkü Havadis'i
aldı, şöyle bir göz attı ve: "Yazık, Selanik de
elden gitti." dedi. O zaman bu kaybın ne kadar
büyük olduğunu babamın üzüntüsünün derecesinden anlamıştım. Vatan sevgisinin bendeki ilk tohumu babamın bu sözüdür. İstiklâl
Savaşı sürerken yazmaya başladığım şiirlerde
bu tohumun alabildiğine filizlendiği görülür.
Bu şiirlerden birkaçı İzmir'in işgali üzerinedir.
Ankara Erkek Muallim Mektebi son sınıfında
talebe iken, daha Kastamonu İdâdisi'nde iken
yazdığım bu şiirlerden bir tanesini tarih
hocamız rahmetli Vasıf Çınar Bey'e gösterdim.
İzmir mebuslarından olan Vasıf Bey bu şiiri, o
tarihte, İzmir'in işgali hatırasına, özel olarak,
tek sayı yayınlanan gazetede neşretti. Benim
şiirlerimde bu devirde esmeye başlayan vatan
sevgisi ile dolu hamasi hava git gide artmış,
eksilmemiştir. Okuyucu bu havayı benim gibi
hissederse sevinirim.
Son bir cümle ile sözümü bitirmek istiyorum. Bir Cumhuriyet bayramında, Özel Türkmen Lisesi'nin her yıl kutlamayı adet edindiği
kültür haftasına katılmak üzere, okul müdürü
talebem Kudret Ünal'ın misafiri olarak
Mersin' de bulunuyordum. Galatasaray Lisesi'nde talebem olan Çetin Birmek Bey de
Mersin'de Vali idi. Geçit resmini izlemek üzere
beni şeref tribününe davet etti ve "Bu Vatan
Kimin" şiirimi okumamı rica etti. Ben şiiri
büyük bir heyecan içinde okudum. Geçit
resmi sona ermişti, yolda yürürken, tanımadığım bir zat yolumu kesti ve bana dedi ki:
"Okuduğun bu şiir, Allah'ın vahyi olmadan
yazılmaz."
O günden bu yana ben, yazdığım vatani
şiirlerin hemen hepsinde bu zatın bana
söylediklerini duyuyorum. Tanrımın bana
ihsanı olan bu lütfun, o gün bu gündür minnettarıyım. Okuyucularımın da bu şiiri
yazarken ve okurken duyduğum bu heyecanı
benim ile paylaşacaklarını umarım.
İzmir, 2 Haziran 1994
ORHAN ŞAİK GÖKYAY
Bu Vatan Kimin?, S. XI-XIV

ŞİİRLERİ