ROBERT FROST

Çağdaş Amerikan şiirinin en ünlü simalarından biri olan Robert Frost, edebiyata ettiği büyük hizmetlerinden dolayı Amerika Şiir Derneği'nin altın madalyası ile taltif edilmiştir. Bu münasebetle Waldorf-Astoria Otelinde resim, edebiyat, bilim ve eğitim alanlarının ileri gelen temsilcilerinin katıldığı bir akşam yemeği verildi. Başkan Eisenhower'in armağan sahibini kutlayan bir mesajı da dahil, şairi öven konuşmalardan sonra yaşlı üstad, bazı şiirlerini okudu. Dört defa Pulitzer Armağanı'nı kazandığı halde, armağanlardan ve armağanlı edebiyat yarışmalarından hoşlanmıyan şair hayatında bir defa daha merasimli bir toplantının konusu oldu.

Amerikan edebiyatında, çoktan klasikleşmiş olmasına rağmen, öyle sanıyorum ki Türk okuyucuları R. Frost'u fazla tanımazlar. Kısa ve rastgele yapılan çeviriler onun sanatını tam olarak belirtemez; ayrıca şairin kimliğini ve yeni Amerikan edebiyatındaki yerini inceleyen eleştirmelerin hemen hemen hiç çevrilmemiş olması bu sanatçı üzerinde bilgi ve düşüncelerimizi temelsiz de bırakabilir.

R. Frost (1875), doğumları 1870 ile 1885 yılları arasına rastlıyan ve yeni Amerikan şiirinin temsilcileri diye bilinen E. A. Robinson, C. Sandburg, N. V. Lindsay, E. L. Masters, W. C. Williams, E. Pound ve W. Stevens gibi bir kısmı halen yaşamakta ve eser vermekte bulunan ünlü şairlerle birlikte düşünülmelidir.

Callfornia'da doğan ve New England'da büyüyen R. Frost, birçok Amerikalı şairler gibi çocukluk ve gençliğinde muhtelif işlerde çalışarak hayat tecrübesine erken başlamış oldu. Çiftlikte çalıştı, bir fabrikaya işçi yazıldı, ayakkabı tamirciliği yaptı, küçük bir kasaba okulunun öğretmenliğinde bulundu.

İlk iki eseri İngiltere'de basılan ve yavaş yavaş yurdunda üne kavuşan R. Frost bugün Amerika'nın her tarafında okunan bir şair olmakla beraber bir gelenek şeklinde daima New England şairi diye tanınır. Gerçekten o, seçtiği konular ve kullanageldiği şive ile Amerika'nın bu bölgesini şiirleştirmeğe çalışmıştır. Frost'un birçok manzumeleri, şairin hayatına sıkı sıkıya bağlı taşra ve küçük kasaba hayatından, buralarda yaşıyan insanların meselelerinden izler taşır. Çiftlik ve kır manzaraları şiirlerinin, bilhassa lirik şiirlerinin çerçevesini teşkil eder.

Şehirden uzakta yaşıyan her sanatçı gibi, R. Frost değer ölçülerinde muhafazakârdır. Buna rağmen bazı eleştirmedler onu modern olarak vasıflandırırlar, çünkü o şiirlerinde mümkün olduğu kadar şairanelikten kaçınır. Sanatının özünde yalın bir gerçeklik özlemi yatar. Frost'un şiirlerini ihtiva eden küçük bir kitaba önsöz yazan L. Untermeyer'in işaret ettiği gibi, şairin asıl söylemek istediği, çabuk ve kolay çözüş yolları'na gitmeden, insanı ilk bakışta kandıran beylik sözlere başvurmadan, gerçek'i anlatmaktır. Bunun için şiirlerinde anlık, geçici duygu ve düşüncelerden çok, zamanla yerleşmiş, şekillenmiş bir hayat görüşü, müşahede özelliği yer alır. Bu, R. Frost ağır başlı bir filozof edılsiyle tabiat ve insan üzerine sorular sorar, cevaplar arar demek değildir. Hayır, aksine en karanlık ve trajik konularda bile ışıklı bir yol göstermeye, hafifletici bir hava estirmeye çalışır.

Böyle bir sanat anlayışından hareket ettiği için R. Frost'un şiir dili, günlük konuşma havasına ve tekniğine verdiği müstesna yere rağmen, birçok kimselere sanatsız, kuru, hatta sert gelebilir. Şiirini okunsun diye değil de söylenilsin, belki de sahne eserlerinde olduğu gibi konuşulsun diye yazdığını ileri süren şair, kuru, sert ve sanatsız gibi gözüken satırların daha uysal, çekici ve sanatlı kılınmasını şiirlerini yüksek sesle okuyanlara bırakmış da olabilir.

Şiirlerindeki bu ifade özelliğini anlamakta epeyce zahmet çekmiş, manzumelerini okurken mısralar boyunca uzayıp giden gösterişsiz kelimeler arasında şiirin saklandığı yeri bulmaya, yahut bu sade, orta halli kelimeler kümesini şiirleştiren büyünün niteliğini keşfe çalışmıştır.

Bir şiiri anlamanın sevmekten çok zor olduğunu biliriz. Birincisi yalnız gönül işidir, ruh durumumuzun izin verdiği bir beğeni derecesine kadar seversiniz, ikincisi ise - hele zevkinize aykırı düşen unsurlar da varsa - çalışma, sabır veya aydınlatıcı bir tesadüf ister.

Ben böyle bir tesadüfü geçen yıl bulmuştum. Şair Columbia Üniversitesine gelmiş, üniversitenin tiyatro salonunu dolduran aydın bir kalabalık önünde şiirlerinden bazılarını okumuş, Amerikan hayatı, kültürü, eğitim sistemi ile ilgili çeşitli konulara temas ederek görüşlerini açıklamış, sırası geldikçe de nükteleriyle dinleyicileri güldürmenin yolunu bulmuştu.

Yüzünde tabiatle haşir neşir olanlara özge sert ve iradeli çizgilerle, şiir gibi insanı bir bakıma peygamberleştiren bir sanatla hemhal olmanın verdiği tatlı ve yumuşak bir ifadeyi birleştiren R. Frost, dinleyenleri ilk anda saygı ve sevgiyle kendine ısındırıvermiştir. Kar beyazı saçlarının altında gençlik fışkıran masmavi gözleriyle seksenlik sanatçı, ruh ve akıl zindeliğinin zaferi gibi dimdik duruyordu. Nitekim o gün bugün, şair, mesleğine yeni başlamış bir öğretmen gibi yorulmadan, şevkle, iki saate yakın bir müddet oturmadan, babacan bir eda ile salonu dolduran genç, yaşlı dinleyici kitlesinin dikkatini aynı seviyede tutmakta büyük bir başarı gösterdi.

Arada bir iri parmaklı elleriyle saçlarını taraması müstesna, el kol hareketlerine baş vurmaksızın, sakin, hatta yazdıklarına önem vermiyormuş gibi okuyordu. Bazen monolog, bazen diyalog, bazen de ince, fakat açık bir duygunun tasviri şeklinde tecelli eden manzumelerini okurken şairin dinleyenlerin dikkatlerini çekmek istediği büyülü kelimeler veya hazır şairane söz tertipleri değil, anlam, hikmet, nükte olarak zihinlerde kalması gereken hususlardı.

O gün okuduğu şiirler, mesela "Never Again Would Bird's Song Be the Same" (Kuşların şarkısı hiçbir zaman aynı olmıyacaktır), "The Silken Tent" (İpek Çadır), "Choose Something Like o Star" (Yıldız gibi bir şey seç) şairin çok bilinen ve sevilen eserleriydi. Dinleyiciler bu güzel eserleri yaratıcısının ağzından dinlemekle pek memnun olduklarını devamlış alkışlarla belli ediyorlardı, fakat şairin bunları asıl söylemek istedikleri için bir vesile sayıyormuş gibi bir hali vardı. Nitekim her okuduğu şiirden sonra tenkid'e yaratma'ya, bilgi kazanma ile bilgi elde etmenin yolunu öğrenme arasındaki farka, belli bir dünya görüşü kazanmak için gerekli şeylere, şahsiliğin anlamına dair kısa kısa, fakat düşündürücü konuşmalar yaptı. Üniversite ve kolejlerde tatbik edilen öğretim metodunun hatalı taraflarını belirtti, bu arada edebiyat okutanları da tenkit etti.

R. Frost'un bu yoldaki tenkitlerini temelsiz veya pervasız bir hareket saymamak gerekir. Şair hemen hemen 30 yıldanberi muhtelif Amerikan kolej ve üniversitelerinin fahri ve gezgin profesörlerinden biridir. Davet edildiği öğretim müesseselerinde bir şeyler okutmaktan çok genç dimağları uyandırmaya, genç gönülleri şiirin aracılığı ile heyecanlandırıp ısıtmaya çalışır. Bu yıllar yılı süren devamlı konuşma ve tenkit sporu onu, yaratıcılığına zarar vermeksizin, sözü dinlenir bir tenkitçi haline getirmiştir.

R. Frost'un ünlü şiirlerinden biri de Mendy Wall (Örüiü Duvar) dır. Şair, bu şiirinde, çiftlik komşusu ile ortak duvar üzerindeki görüşmelerini tasvir eder. Şairin komşusu, görünür bir sebep olmamasına rağmen aralarındaki iyi geçime bakmıyarak duvarın onarılmasında titizlik gösterir. Zira onca bu türlü sınır belirtici şeyler iyi komşuluğun icaplarındandır. Şair daha ileri ve serbest bir fikri savunduğu halde iyi komşuluğu devam ettirmek amaciyle mülkleri ayıran yıkık duvarın onarımında komşusuna yardım eder. Bu duvarın iki tarafında kalan arazi ile belki kendi dar benliğimiz, duvar ile esasen ayrı kalan kişiliklerimizin arasına diktiğimiz korku, şüphe ve gizlilikle örülü bir engel, belki de daha geniş anlamiyle insanlar arasındaki sosyal ilgilerde sebebe dayanmıyan geleneklerin gülünçlüğü aniatılmak istenmiştir. Zira R. Frost, derin ruh tahlillerinin, karışık insan dâvalarının şairi olmamakla beraber daima takip edegeldiği bir yazış tarzının sonucu olarak çok defa söylemek istediklerinin bitirilmesini okuyucularına bırakır.

R. Frost, değil kendisinden sonra yetişen genç şairlerle hatta kendi çağdaşlariyle bile karşılaştırılırsa, yeni şiirin kurucularından sayılmasına rağmen, şiirinin altındaki pastoral zemin ve ifadesindeki aşırı itidal, sadelik ve ölçüden dolayı bir bakıma klasik şiir geleneğine bağlı bir sanatçı gibi gözükür. Daha doğrusu şiir zevkini Avrupa kaynaklarının çeşitli verimleriyle eğitmiş, bilhassa son elli yıllık devrede şiire şekil, anlam ve maksat bakımından türlü yenilikler getirmiş şairlerin eserlerini tanımış kimselere R. Frost modern Amerika'nın değil de dünya ile ilgisini kesmiş uzak bir ülkenin şairi gibi de gelebilir. Fakat bu Amerikan şiirinin bir tarafını, kültür değişmesinde, sosyal ilerlemede bazı estetik zevklerin halen eski köklerinden ayrılmadığını gösterir. Amerikan toplumunun şiir karşısındaki durumu - ki ayrı bir yazı konusu olabilir - da ayrıca incelemeye değer. Nihayet R. Frost hiç olmazsa seksen yıllık Amerikalıdır.

A. Ferhan OĞUZKAN
Büyük Şairler ve Şiirleri, S. 227-231

ŞİİRLERİ



ARKADAŞINIZA GÖNDERMEK İÇİN:





ŞİİR PARKI