KARGA İLE TİLKİ

Şu bizim İstanbul'da Lamartine Caddesi'ndeki ağaç Kötü akasyanın biri Gel gör ki Büyür büyür büyür Yıldızlara değer geceleri Kış geldi mi Kodunsa bul Gezici kuşlar gibi Alır da başını gider Dört iklim yedi bucak seyran eder Seyran eder şehzadem Hind ü Yemen'i heeey Çin ü Maçin'i Bir de bakarsın kandil kandil donanmış Hoppala yavrum yaz geldi Her telden ayrı çalar Yaprakları çiçekleri Dulları zıvanadan çıkarır Dertli eder tazeleri. Tutalım ki küçük hanım yatağına uzanmış, elinde Lady Chatterley'in Amanı, karşıki duvarda ressam-ı şehir Bedros ustanın Deniz Kızları, dalmış gitmiş, sırma saçlar yastığa dökülmüş, güllü lokum şekeri gibi o pembe yanakların balı damlıyor. Durur mu seninki? Kaldırdığı gibi yorganı cup küçük hanımın koynuna. Bir fısıltı, bir hışırtı, bir hışırtı, bir fısıltı. Kısacası Yol yordam söz erkân bitirmiş Eli yüzü düzgün Musahabeti tatlı Bulunmaz bir Hint kumaşıdır ağacımız Ben diyeyim şecer-i Vakvak Sen de Kanlı Kavak Hay Hak Yar bana bir eğlence Şu bizim İstanbul'da Lamartine Caddesi'ndeki ağaç La Fontaine'i bilir Bu yüzden elinde booolca Karga bulundurur Tilkiye gelince İlahi su kuşu Tilkinin lafı mı olur Karga karga gak derse Çık duvara bak derse Hiç durma tırman duvara Ne görünür bilir misin Kum gibi tilki Kum gibi karga Hello Raven Hello Karga Sabah-ı şerifleriniz good morning olsun Rayıha-yı keriham burnuna dolsun Çıttara mıttara Çıtı pıtı pıttara Basmaz mısın mantara Şaka bir tarafa, my dear karga, demin seninkini gördüm. Çifteyi almış eline, Nişantaş, Beşiktaş, Kabataş, Dikilitaş, Çemberlitaş, Toptaşı sökmüş geliyor. Bam dedi mi, yandım aman, yanasın aman, cavlağı çektiğinin resmidir. İyisi mi, es pes, sesini kes! Yes Çıttara mıttara Çıtı pıtı pıttara. Basmaz mısın mantara Hello Raven Hello Karga Aman aman Yanasın aman A big gun A very big gun A very very big gun Çifteyi görünce Bende şafak attı korkudan Çıttara mıttara Çıtı pıtı pıttara Basmaz mısın mantara Karga bakar ki ta kendisi Şu kırk yıllık peynir hikâyesi Peynir hikâyesindeki ağızların Başka türlüsü Gelgelelim Ey yaran-ı memduh-u sefa Biz haberi başka yerden verelim Lamartine Caddesi'nde Dursun Ağa Bir hoşluk var üstünde bugün Dursun Ağa'nın Biraz dişi ağrıyor Biraz da para sıkıntısı var hani Biraz da yoksulluk ne de olsa Biraz da karı dırıltısı Hepsinden biraz biraz On iki nüfuslar iki göz hanede Koca karı inmeli Küçük kızı döverler evlatlık durduğu evde Büyük oğlanın parmaklarını makine kaptı Ortanca kızı soysuzun biri gebeledi Ananın çamaşırdan tırnakları dökülür Küçük oğlanı sıtma tutar Çocuk üstüne çocuk doğurur gelin Şu işe bakın Daha geçende Çocuklardan birini Kör ettiler mahallede Kaza olmasına kaza Görünmez kaza Ötekiler yalınayak başı kabak Toz toprak içinde Herneyse Dursun Ağa Elinde bir somun ekmek İki sokum peynir Köşe başından çıkagelir Bakar ki ağaç Fırsat bu fırsat Ağa'nın peyniriyle işler tamam Elpençe divan Yerden kandilli selâm Karşılar Dursuncuk'u köşe başmdan Oooo merhaba ağamız efendimiz beyimiz Temel direğimiz temel çivimiz Kirvemiz sağdıçımız eniştemiz Ne zamandır yolunuzu kollarım Kollarım şimendifer yollarım Diz kapaklarım kül kapaklarım Omuz başlarım samur saçlarım Merhaba merhaba merhaba Merhaba Dursun Ağa Eğer seyransa teşrifinize sebep İşte üç çifte kayık iskelede âmade Binip çekiverelim Saadabad'e Nerde dilerseniz orda taam edelim İster yoğurtlu kebap İster döner yiyelim. Yooook illaki çerkeztavuğunda karar kılınıyorsa o zaman başka. Bakınız Aptullah Efendi'nin çerkeztavuğu pek meşhurdur. Saadabat'tan filan vazgeçer, ver elini Beyoğlu, doğru, Aptullah Efendi'de alırız soluğu. Yooook niyetimiz cevelânsa eğer... Dursuncuk'ta şafak atar Okuyup üflemeye başlar. Süphaneke sünbülteke Anan keçi baban teke Estepeta Mestepeta Minha Püüüüüf. Ey huzur-ı hazıran Bezm-i irfan Vakt-ı safa-yı canan Laindir münafıktır şeytan Şeytanın şerrinden sakınırım Şeytanın gıdası alın teri Dost görünür yüze güler Arkadan vurur şeytan Masalımız burada biter Kaptığı gibi ağaç Dursun'dan peyniri Karganın ağzına sokar Karga gak der Peynir düşer Tilki de kapar. Raviyan-ı ahbar, münakalan-ı asar rivayet ederler kim, tilki peyniri olduğu gibi yutmamış, ne hikmetse, cık kadarını yine kargaya sunmuş. Bye bye.

Oktay Rifat Horozcu
( 1914 - 1988 )

Oktay Rifat, İkilik, S. 73-78




ŞİİR PARKI