DOSTUM RESUL RIZA
Bugünkü şiir ile şarap arasında bir benzerlik var. Böyle ki şarap ne kadar tazeyse o kadar teravetlidir, yıllandıkça koyulaşır. Bunu Azerbaycan şairi Resul Rıza'nın şiirlerine yakıştırmak uygundur.
Ben Resul Rıza'nın 1958 yılında yayınlanmış olan "Qoslitızdat' mecmuasını okudum. Burada 1931 yılında yazılmış şiirleri var. Örneğin "Bolşevik yazı". Bu şiirler şimdiye kadar tazeliğini yitirmedi. Yıllar geçtikçe yaş alıp büyüyorlar ancak yıpranmıyorlar. Kitaptaki son şiir 1956 yılında yazılmış. Ancak ben Resul Rıza'nın hemen sonra yazılmış taze, canlı şiirlerini de okudum. İnanıyorum ki bunların çoğu 1975 yılında böyle canlı, taze kalacak.
Azerbaycan edebiyatında güzel şairler çoktur. Vagif, Sabir, Vurgun, Süleyman Rüstem'in şiirlerini imzasına bakmadan tanırız. Hatta başka dile çevrildiğinde bile. Resul Rıza da böyle bir bir şairdir. Onun şiirlerini beğenirsiniz, beğenmezsiniz, bu size kalmış ancak onun şiirlerini başka bir şairin şiiri ile karıştıramazsınız. Bence bir şairin şiirlerinin beğenilip beğenilmemesinden daha çok onun kendine özgü ve benzersiz olması gereklidir.
Yanlış anlaşılmasın. Asla o fikirde değilim ki şairler birbirine tesir etmemelidir. Yeryüzünde öyle bir şair yoktur ki sevdiği bir ya da birkaç şairin tesirinde kalmasın. Resul Rıza'nın şiirlerinde de Fuzuli'nin, Sabir'in, Mayakovski'nin tesiri görünür. Ancak bu tesir öz derinliği bakımından çok farklıdır. O her şeyden önce yağmurun tahıl tarlasına ettiği tesire benzer. Yağmur filizlenmesine yardımcı olmak için tahılın üzerinde kalır.
Geçen yıl Resul Rıza Irak'a gitmişti. Döndüğünde elinde bir kitap gördüm.
Şair sanki kalbini elinde tutuyordu. Azerbaycancaya çok çok yakın olan bu şiirler Irak'ta yaşayan Türkmenlerin şiirleri idi.
Resul Rıza halk ve klasik edebiyatta büyük hayranlık uyandıran benzersiz bir şair, Azerbaycan şiirinin yenilikçilerinden biridir. O üç yıldır Fuzuli hakkında büyük bir şiir üzerinde çalışıyor. Ne de olsa yenilik, inkarla değil, edebi mirasın kullanılmasıyla başlar. Resul Rıza, başta Azerbaycan olmak üzere diğer milletlerin edebi mirasında şair için derin, değerli ve faydalı olan ne varsa ondan yararlanır.
Resul Rıza, günümüz Azerbaycan şiirine şehrin konuşulan dilini, bu dilin uyumunu kazandırmıştır. Konuşma dili derken Bakü ve Kirovabad lehçelerini kastetmiyorum, tüm Azerbaycan vatandaşlarının dilini kastediyorum. Bu açıdan Resul Rıza Sabir geleneğinin takipçisidir. Sabir, zamanının şiirine şehir dilini getirmedi mi?
Bu arada belirtmek gerekir ki Resul Rıza'nın eserleri alışılmadık bir şekilde Sabir'den faydalanmıştır. Sabir'in şiirindeki hiciv unsurları, polemik keskinliği, mantık üzerine hiciv ve polemik yaratma yeteneği, şiir tekniği, Resul Rıza'nın şiirini doğal ve organik bir şekilde etkilemiştir. Resul Rıza sözü ne abartır, ne de basitleştirir. O inanır ki, her bir söz kendi yerind? olsa, şiir bağında çiçek açar. Şiirin konu bakımından içeriği ve imkânları ne kadar sınırsızsa, bu konuyu ifade etmek için kullanılan kelimeler de o kadar sonsuz olmalıdır.
Resul Rıza, şiir tekniğini dogmatik olarak görmez. O kafiye ve ölçüyü reddetmez ama şiir dünyasının kural ve düzenlemelerini de kabul etmez. Şiir ölçülü ya da ölçüsüz, kafiyeli ya da kafiyesiz yazılabilir. Ancak ille de kafiyesiz yazacağım diye kafiyesiz yazmak ya da kafiyeli yazmış olmak için kafiye kullanmak en büyük kuralcılıktır.
Resul Rıza kafiye meselesini böyle anlıyor.
Yorulmadınmı?
Çift olur kulakları
insanın,
Ne olmuş?
Bu yüzden
tüm dizeleri
halıyı duvara çiviler gibi
kafiyeleyecek miyiz?
İkisi de yan yana,
çiftler halinde.
Şaire acımıyorsan
okuyucuya acı
Kulaklarını aç biraz.
Bekliyorsan söyleyeyim
huzur içinde yatsın
Hayır "sakin olsun"
Böyle!
Kafiyesiz.
Bu sözler
öyle düşünme
her türlü kafiye için geçerlidir
yok
Kafiyeye ne gelir
arayan kişi olmazsa
Kafiyeye ne olur
Çiğneyip sakız etmezsek
Onu zora sokan
Kalemi küt şairdir
Sözüm böylelerine dairdir.
Dünya edebiyatında tüm ulusların dillerinde Lenin hakkında birçok şiir yazılmıştır. Bütün bu şiirleri okumaya insanın ömrü yetmez. Bence Resul Rıza'nın "Lenin" şiiri bu konuda yazılmış en iyi şiirlerden biridir.
19 Mayıs'ta Resul Rıza 50 yaşına giriyor. Arkadaşıma sağlık diliyorum.
NÂZIM HİKMET RAN
Literaturnaya Gazetesi, Mayıs, 1960

Moskova'ya vardığımız gün sormuştum:
- Sovyetler Birliği'nin en meşhur şairi kimdir?
Bir az düşündükten sonra:
- Resul Rıza demişlerdi.
Bense Yevtushenko ve Voznesensky diyeceklerini sanmıştım.
- Başka?
- Resul Hamzatov
- O kim?
- Dağıstanlı bir ozan
Romancılarını soralım dedim:
- En meşhur romancınız?
- Cengiz Aytmatov.
Birkaç akşam önce Yasnaya Polyana'dan (Tolstoy'un köyü) döndüğünde Resul Rıza ile tanıştık, biraz hastaydım, ayaküstü konuşup ayrıldık. Bu gece birlikte yiyeceğiz. Babayev ve Alexandrov da var.
Resul Rıza'nın otelinde buluşup dışarı çıktık. Resul Rıza ve ben ağır ağır arkadan yürüyorduk. Çeşitli konular üzerinde konuşuyorduk, Resul Rıza konuşmasına uzun aralıklarla devam ediyordu. Ben tam "bu konuda konuşmaktan vazgeçti" diye düşünürken o konuyu canevinden kavrayan en açıklayıcı sözü bulup söylüyordu. Doğru, samimi, duygulu ve inandırıcı. Kişiliği saygı uyandırıyor. İçin için onun şiirlerini merak ediyorum.
MELİH CEVDET ANDAY
“Sovyetler Birliği Gazetesi” kayıtlarından

ÖLMEZ ŞAİR, ÖLMEZ ŞAHSİYET
Kendini halkının bir parçası olarak gören, hayatını halkına adayan, halkın üzüntüsü ile üzülen, sevinci ile sevinen insanlar, kendi hayatlarını değil, halkın hayatını yaşarlar. Bu tür insanlar bireysellikten çıkarak şahsiyet düzeyine yükselir.
Bugün tabutunun önünde eğildiğimiz Resul Rıza, halkımızın yetiştirdiği böyle büyük şahsiyetlerden biriydi. O hem sanatta, hem de hayatta hep kendi yolunda yürüdü, her zaman yüreğindekini söyledi. Biz onda hiç bir eksilik görmedik. O sözünde de amelinde de mükemmeldi. Nefretinde de, sevgisinde de öyleydi.
Hem ölümsüz eserleri, hem de şahsiyetiyle ölümsüzlük kazanmış olan kudretli sanatkarımızın ölümü onun ölümünün değil ölmezliğinin teyididir. Halk şairini halk kendi omuzlarında sonsuzluğa uğurlarken bu ölüme ölüm demek olur mu?
BAHTİYAR VAHAPZADE

Çağdaş Azeri şiirinin önde gelen temsilcilerinden Resul Rıza ve Azerbaycan'ın ünlü kadın şairlerinden biri olan eşi Nigâr Refibeyli birbiri ardına vefat ettiler.
Mart ayı ortalarında Bakü'de Profesör Abbas Zamanov ile hastanede yatan Resul Rıza Bey'in ziyaretine gitmiştik.
Kendisi gibi hasta olan eşi Nigâr Refibeyli de yanındaydı. Ben bu şair karı-kocanın son günlerini yaşadıklarını aklımdan bile geçirmiyordum. Fakat güngörmüş aksaçlı Abbas Bey hastaneden çıktıktan sonra derin bir keder ve korkuyla: "Resul için korkuyorum vaziyeti iyi değil, ama Nigâr da hasta görünüyor demişti.
Abbas Bey'in korktuğu oldu. Resul Rıza Nisan 1981 de vefat etti. Kısa bir süre sonra eşi Nigâr Raifbeyli bu dünyada hiç yalnız bırakmadığı eşini ölümde de yalnız bırakmamak için ardından yetişti. Azerbaycan halkının gönlünde yer etmiş bu iki şaire rahmet dileyerek bir iki satırla hatıralarını yad etmeye çalıştık.
YAVUZ AKPINAR
"Türk Edebiyyatı" Dergisi, Mayıs 1982

ŞİİRLERİ