“PERİ”NİN ÖLÜMÜ

O sabah birden bire hazan inmişti köye, Daha uyanmamıştı rüyalarından “peri” Loş renkler dağılırken güneşli, mavi göğe Çılgın bir sel ıslattı sırma örtülü yeri. Bir hazan sadasıyla uyandı uykusundan, Mahmur, ürkek gözlerle etrafına bakındı: Ayrılığın eliydi işte çamlara vuran, Demek o acı, meşum günler böyle yakındı! Daha dün altın gibi parlayan güneşiyle Ebedî zannetmişti bu yazın neşesini… Daha dün, ona bin bir yemin eden eşiyle Dinlemişti sahilde dalgaların sesini. Bu acı onu sarstı ölüm acısı gibi; Bir öksüz garipliği çöktü birden içine; Gözlerine damlalar doldu, çırpındı kalbi; Dudağından geçti bir ah derinden derine. Bırakmak lazım artık bu vefasız diyarı… Rengiyle, güneşiyle böyle aldattı onu! Peri hatırlayarak güzel yazı, baharı, Dedi: “Ne hazinmiş bu güzel mevsimin sonu!” Artık ne göklerinde parlayacak yıldızlar, Ne ateş yüzlü bir ay ufkundan doğacaktır. Kırları çiçekleyen, süsleyen taze kızlar Bu vakitsiz hicrandan sararıp solacaktır. Peri örttü mavi tül örtüsünü başına, Seyretti etrafını hülyalı gözleriyle; Dayanarak balkonun beyaz mermer taşına, Hıçkırdı ruhunun en acıklı kederiyle… Sonra bir hasta gibi, yorgun, sahile indi, Onu bir tabut gibi bekliyordu sandalı; Bembeyaz çehresiyle bir ölü gibi bindi, Üstüne mezar gibi çöktü kocaman yalı!... On dakikalık bir yer geçerek sahil boyu, Durdu yeşil gölgeli bir yalının önünde. Sevgiliyi çağırdı, aradı bütün koyu, Görenler dediler ki: “Boştu bu yalı dün de!...” Dudağını bükerek sildi gözyaşlarını; Bu beklenmez ayrılık; ah bu vakitsiz hazan! Çatınca nazlı nazlı o ince kaşlarını, Birden bire içini sarstı derin bir isyan… Onu canavar gibi sürükledi enginler, Kaybolurken, acıklı ses geldi rüzgarda, Diyordu: “Hatırlarsa bir gün gelir de eğer, “Söyleyiniz, periyi arasın dalgalarda!”

Şükûfe Nihal Başar
( 1896 - 1973 )

Hayat, C. 4, Nr. 93, 6 Eylül, 1928, S. 2





ŞİİR PARKI