YİRMİ DÖRT SAAT

Bu şehrin yirmi dört saati vardır. Yirmi dört saatinde şehrin, koca bir cihan yaşar Apartmanları, hapishaneleri ve binlerce hırsız manzarasıyla Koca bir cihan yaşar. Ayyuka yükselir sesleri, yetmiyormuş gibi En adilerin, en korkakların, en fecilerin Bir yanda bir nehir gibi şehvet akarken Bir yanda bir nehir gibi ıstırap çağlar Bu şehrin yirmi dört saatinde yirmi dört bin dert çekilir Büyük gölgeliklerinde meydanların Asil şarkılar söylenmez olur. Baş başa verilip kahvelerinde büyük salonlarında İhtiras ve servet oyunları cirit oynamadadır Bu yeşil çuhalı masalarda, istikbaline oynanmaz Zümrüt gibi, Allah gibi, bu güzel toprakların Bu şehrin yirmi dört saatinde büyük inkılapçılar yaşar, Dev gibi kafalarıyla onlar yol gösterir yolcularına; Işıklı ve yıldızlı geceler kadar rahat, Nefis kokuları içinde yumuşak asfaltların, Yürünür... Yürünür. Yürünür yürünür Ve bütün yolculuklar bitince bir sabah vakti Münbit ovalarında, soğuk ve asil yaylalarında Güneşle beraber artık ıstırap doğmayacaktır... Bu şehri tanırım, severim ve bu şehir için ölebilirim Kurşun atsın arkamdan isterse düşmanlarım Ekmeğimi veren kolum, gözüm, canım Bu toprağa helal olsun. 1941, Yeni Ses, 13. sayı

Suphi Taşhan
( 1921 - 1960 )

Kilometre Taşları - Kayıp Şairler 4, S. 28-29





ŞİİR PARKI