SABAH OLURSA

Bu memlekette de bir gün sabah olursa, Halûk, Eğer bu memleketin sislenen şu nâsıye-i Mukadderatı, kavî bir elin kavî, muhyî Bir ihtizâz-ı temasiyle silkinip şu donuk, Şu paslı çehre-i millet biraz gülerse... - O gün Ben ölmemiş bile olsam, hayâta pek ölgün Bir irtibatım olur şüphesiz; - O gün benden Ümîdi kes, beni kötürüm ve boş muhitimde Merâretimle unut; çünkü leng ü pejmürde Nazarlarım seni mâziye çekmek ister; sen Bütün hüviyyet ü uzviyyetinle âtisin: Terennüm eyliyor el'an kulaklarımda sesin! Evet, sabah olacaktır, sabah olur, geceler Tulû-i haşre kadar sürmez; âkıbet bu semâ, Bu mâi gök size bir gün acır; melûl olma, Hayâta neş´e güneştir, melâl içinde beşer Çürür bizim gibi... Siz, ey fezâ-yi ferdânın Küçük güneşleri, artık birer birer uyanın! Ufukların ebedi iştiyâkı var nura. Tenevvür.... Asrımızın işte rûh-i âmâli; Silin bulutları, silkin zılâl-i ehvâli, Zîyâ içinde koşun bir halâs-i meşkûra Ümidimiz bu: ölürsek biz, yaşar mutlak Vatan sizinle, şu zindan karanlığından uzak!

Tevfik Fikret
( 1867 - 1915 )

Tevfik Fikret - S.68-69, Yaşar Nabi Nayır, Varlık Yayınları, 1995


Nâsıye-i mukadderat : alın yazısı
Muhyî : dirilten, canlandıran
Merâret : acılık
Leng : aksak, topal
Tulû-i haşr : kıyametin doğması
Fezâ-yı ferdâ : yarının gök boşluğu
Tenevvür : aydınlanma
Rûh-i âmâl : emellerin ruhu
Zılâl-i ehvâl : korkuların gölgeleri
Halâs-i meşkûr : beğenilen, şükredilen kurtuluş



ŞİİR PARKI