ADIM, SOYUM

Soyadım, her nedense bir çok vatandaşa ve yabancıya merak konusudur. Kimse "Salman"ı, "Dalman"ı, "Yalman"ı kurcalamaz. Ama, "Halman"ı yadırgar. Yabancılar, "Gerçekten Türk adı mı" diye sorguya çekerler beni. Bazı yurttaşlar (bu arada, bana mektup yazıp soranlar) Halman’ın kökünü kökenini merak ederler.

Yurt dışında, soyadım sayesinde rahat etmişimdir. Çünkü imlası, hecelenmesi, teleffazu kolay, uluslararası niteliği olan bir isimdir. Fransızlar ‘H’ yi okuyamadıklarından, onların dilinde hep "Alman"a dönüşüverir. Yaygın olan bir karışıklık da şu: hem bizde, hem dışarda, bir çok kimse Talat’ın "T"sini "Halman"ın başına getirerek soyadımı "Talman"a çeviriyorlar. Ne olursa olsun "Menemencioğlu", "Sarıibrahimoğlu", "Fasulyecigiller" gibi isimlerden başkalarının çektiği sıkıntıları düşünüyorum da "Halman"a bin kere şükür ediyorum.

Ne mene isimdir bu? Niçin Halman..

Hikayesi şöyledir; 55 yıldan uzun bir süre önce "Soyadı Kanunu" çıktığında herkes gibi, babam düşünmüş, taşınmış soyadı olarak sülalesinin doğup büyüdüğü köyün adını kabullenmeye karar vermiş. Ne var ki Trabzon vilayetindeki ‘Holomana’ adını fazla uzun ve çetin bulmuş. "Halman" olarak kısaltmış. Nüfus dairesine öylece kayıt ettirmiş. İşte, o gün bugün bizler "Halman"ız.

"Soyadı Kanunu" uygulumaya girdiği sıralarda Gazi Mustafa Kemal Atatürk, kendisinden soyadı rica edenlere bol bol isim vermiştir. Babam, bunlardan biri değil ama kendi soyadını aldıktan kısa bir süre sonra babam bir gün Atatürk’ün huzurundaymış. Atatürk sormuş: "Hangi soyadını aldın?" Babam, "Halman" deyince "ne demek" filan diye sormadan Atatürk demiş ki; "Güzel. 'hal' şimdiki zaman demek, 'man', insan, yani 'bugünün insanı' 'Çağdaş insan'. Bizim yaratmak istediğimiz insan da bu."

Böylelikle soyadımız büyük Atatürk’ün onayını almış.

Bütün bunları yalnızca bazı kimselerin ve birkaç okurun merakını gidermek için yazmıyorum.

Nedense soyadımı yanlış anlayanlar var, onun için yazıyorum. Kimisi Avrupa asıllıyım sanıyor, kimisi Yahudi kökenli diye düşünüyor. Geçenlerde kızım Defne söylüyordu, yeni çıkan bir kitapta ülkemizde çeşitli alanlarda çalışan Musevilerin ve Selaniklilerin adları sıralanmış. Bunlar arasında benim adım da yazılıymış.

Türkiyemizde hepimizin hayran olduğu kardeş vatandaşlar olarak sevdiği onbinlerce Musevi ve Selanikli var. Çoğu, Müslüman Türkler gibi, bazıları bizlerden çok daha fazla varlık gösteriyorlar. Cumhuriyetimize üstün değer taşıyan hizmetlerde bulunuyorlar. Vatandaşlarımız olan nice Ermeniler, Rumlar, Kürtler ve başkaları da.

Biz çok dinli, çok yönlü sayısız etnik kökenli bir toplumuz. Yüzde doksandokuzumuz Müslüman… Yüzde birimiz Hristiyan ve Musevi ve benzeri dinlere bağlı. Tanrıtanımazlarımızın sayısını Tanrı bilir.. "İslam Cumhuriyeti" değiliz. "Türkiye Cumhuriyeti"yiz ve TC bir "laik cumhuriyet" tir. Herkes dini inançlarında, vicdanında akidesinde serbesttir. Umarım, bu "iman özgürlüğü" devletimizden toplumumuzdan asla eksik olmaz.

Demokrasi olacaksak her iyi vatandaşa, her etnik topluluğa, her din zümresine, her inanca ve ideolojiye saygı göstermek zorundayız. Osmanlı yönetiminde islamiyetin "zimmi" anlayışı ile geleneksel Türk hoşgörüsünün birleştirilerek birkaç yüz yıl toleransa dayanarak dengeli bir sosyal sistem sürdürülmüş olması, bizi iftihar etmekte haklı olduğumuz, iyi niyetli yabancıların hayranlığını kazanmış önemli bir örnektir.

Ne yazık ki, bugün, azınlıklara kem gözle bakan insanlar var hâlâ. Bizde de başka sayısız ülkede de... Tarihin böyle önyargılar, yanlış düşünce ve suçlamalar yüzünden yarattığı felaketlerden ders alınmamış gibi… Bu ilkel davranışlardan insanlık tarihi boyunca kurtulamadık.

Birkaç ay önce, İsrailde bir kaçık, 7 Filistinliyi vurup öldürdüğünde; bizim gazeteye birisi telefon etmiş; "Müslümanların kanı yerde kalmaz, biz de Halman’ı öldüreceğiz" diye bir tehdit savurmuş.

Niçin Halman? Çünkü anlaşılan beni Musevi sanıyorlarmış. İsrail’deki bir trajedi yüzünden Türkiyede birisini vurmak tarzında bir öç, değil çağımızda orta çağdaki kabilelere bile yakışmayan bir aşağılık, gaddarlık, ilkelliktir. Telefonla bu tehditi yönelten adam Müslüman geçiniyorsa, ne biçim Müslümanlıktır bu? Dinimizi bu adamlardan, bu habisliklerden tenzih etmeliyiz.

Ben Musevi değilim. Bildiğim kadarı, sülalemde hiç Yahudilik olmamış.

Bir etiket yapıştırmak gerekiyorsa, "Laz" diyebilirsiniz belki. Ama gerçekte Laz da değilim. Hem baba hem ana tarafından Trabzonluyum. Babam da annem de İstanbul'da doğmuşlar ama her ikisinin ailesi Trabzonlu… Babam eski adı Holomana bugünkü adı "Derin Kuyu" olan küçük bir aileden.. Annemin ailesi Trabzon kenti içinden yetişip "Nemlizade" namıyla özellikle 19. yüzyıldaki zenginliğiyle ün salmış. Annemin babası Nemlizade Tahsin Paşa. Babamın babası Talat bey, Bahriye nezaretinde memurmuş. Babamı Bahriye mektebine vermiş. Babam ömrü boyunca Bahriyedeydi, amiral oldu. Atatürk’ün Karadeniz ve Ege gezilerinde filo kumandanı… Milli Müdafa vekaletinin ilk deniz müsteşarı.. İstiklal savaşına ilk katılan üç deniz subayından biri. İstiklal madalyası almış olan pek az sayıda denizcilerden biri. Harp filosu komutanı İstanbul Deniz komutanı..

Babam Musevi olsaydı, demek ki Cumhuriyet tarihimizin ilk Musevi amiralı olacaktı.

Annemin ailesi olan Nemlizadeler ise; gerçek anlamda mümin, hayırsever, sofu, koyu Müslümanlardı.

Bunları ilkel ve yobaz terörcülerin suratına bir şamar olsun diye yazıyorum. Biz Müslümanız. Laik ve vicdanen özgürüz. Herkesin inancına saygı duyarız. Musevi olmak, Hıristiyan olmak, Müslüman olmak insanları ayırmamalı, birleştirmeli, Kuran’ın sözü budur. Tektanrılı dinlere onların Peygamberlerine kutsal kitaplara saygıyı emreder. Peygamber Hazretleri aynı davranışı ilham etmiştir. Mevlânâ ve Yunusumuz dinlerin birliğini, insanlığın kardeşliğini dile getirmiştir.

Musevi olsaydım, bununla iftihar ederdim. Tarih boyunca Museviler tıpta felsefede, hukukta, musikide, fende, matamatikte, güzel sanatlarda, mimarîde, edebiyatta, her alanda olağanüstü katkılarda bulundular, ne kadar övünseler haklarıdır. Büyük felaketlere, kıyımlara uğradılar. Bugün İsrail hükümeti yanlış yoldadır. Elbette o yönetimi kınamalıyız, kınıyoruz. Ama yakın gelecekte, bağımsız Filistin devleti kurulacaktır. Ergeç, İsrail ile Filistin iyi komşular gibi yaşayacaktır.

İslamiyet adına çirkin işlere kalkışan terörcülerin, hainlikten vaz geçip Hak yoluna yönelmelerini dilerim.

TALÂT SAİT HALMAN
Milliyet, 17.09.1990, S. 13

ŞİİRLERİ



ARKADAŞINIZA GÖNDERMEK İÇİN:





ŞİİR PARKI