"BELKİ BENİ O YERLERDE ANLARLAR"

O yerler, neresidir? Bilmem. Var mıdır bizi anlayanların bulunduğu bir yer? Ama şair "o yerler"de anlaşılacağına güvenli! Haşim'in "O Belde"si gibi, İldeniz de "O yerler" i arıyor...

Bazan tek bir mısra kişiyi düşlere sürükler. Türkan İldeniz'in "Taşra Kızının Deliceleri" haftalardır masamın üzerinde. Yaşamamızda şiire öylesine az yer kaldı ki! Yaşantı olarak şiirden zaten alabildiğine uzağız, Şiiri sözcükler halinde bulmak bile zorlaştı, bulunca da yitirmemek için kıyamıyoruz okumaya... İldeniz'in kitabı son yıllarda "şiir" duygusunu veren örneklerden.

Türkan İldeniz'i şöyle böyle on yıl önceki haliyle hatırlıyorum. Bu kitaptaki şiirler zaten o yıllardan kalma. Genç kızın "delice" saydığı duygulanmaları, izlenimleri, çığlıkları bunlar. İçtenlikle dolu hepsi. Şiirlerin ilk niteliği bu, içtenliği. Yalansız, sahtesiz hepsi. Genç bir kız, değişik bir kişiliği, taptaze bir duyarlığı olan, yaşamın eşiğindeki genç bir kız, söylemiş bu şiirleri. Bir kez yazılır böyle şeyler... Güzelliği de bundadır. Şimdi istese de bu "delice" değildir hiç bir zaman...

"Kadın kadın nasıl duyurmalı seni sana" diyor "Havva'dan Beri" şiirinde. Böyle şiirlerle duyuracak... İldeniz'in şiirleri "kadın"ı duyuruyor. Yalnız kadına mı, hayır, erkeklere de, özellikle onlara... Genç yaşların içtenliği böyledir, mısralarında, cümlelerinde kendini verir çekinmeden, önyargılara kapılmadan... Sanatçı, şair kişiliğine güvenirse, daha doğrusu böyle güçlü bir kişilik kurabilmişse, yaşamı süresince sürdürür bu içtenliği.

Colette, seksen yaşında da yirmisindeki gibiydi. Ayna gibi yansıtıyordu kendi iç gerçeklerini. Yalansız, süssüz, özentisiz. Bir yazarın, bir şairin yaşamına yalan çok girebilir, ama sanatına girmemeli!... Duyarlığında, gözleminde, konuşmasında "içten" kalabilmeli. İldeniz'in "delice"leri bu örtüsüz içtenliğin güzelliğini taşıyor. Bunu izleyecek şiirlerinde de, yazacaksa öykülerinde, başka yazılarında da bu "şeffaf" içtenlik havasını sürdürürse, edebiyatımıza "kişiliği olan" ürünler kazandırabilir. "Seni sana" duyurabilecek, "kendini" bize duyurabilecek, dolayısıyla geleceklere duyurabilecek, bırakabilecek yapıtlar ortaya koyabilir.

"Yirminci yaş yangınlarını taşıyorum yaklaşma - Bu en çılgın mızrak yaşım benim - Hem domuzuna güzel hem güvensiz yaşım - Alevlerim tütsülese de seni yaklaşma sonra yanarsın..."

Çocuksu bir anlatım var bu şiirde. Okuru güldürecek kadar "İçtenlik"le dolu! Ama gerçek yaşam, o çocuksu içtenlikleriyle güzel! Varsa, yaşanırsa, bulunursa o çocuksu içtenliklerdir sanatı yapan...

İldeniz'in "Taşra Kızının Deliceleri" baştanbaşa "çılgın mızrak yaşın" şirleriyle dolu. Okura da bir gençlik çağı havasını taşıyor. Yirmi yaşın delice günlerine sürüklüyor ister istemez. Günümüz kadın şairleri arasında ayrı bir havası, bir kişiliği var İldeniz'in. O ele geçmez ilk gençlik çağını "kurallar dışı", çılgınlık yaşlarını sımsıcak duyuran bu şiirleri okumanızı öğütlerim. "Bir kuralla yaşadıksa, öldük başka kuralla" diyen İldeniz'in sımsıcak dünyasında bir - iki saat bile kalmak bir mutluluk duygusu veriyor.

(Vatan Gazetesi - Dost Kitaplar, S. 87 - 88)

OKTAY AKBAL
Taşra Kızının Deliceleri, S. 87-89

ŞİİRLERİ



ARKADAŞINIZA GÖNDERMEK İÇİN:





ŞİİR PARKI