Rize'nin şimdiki adıyla Portakallık olan Haldoz mahallesinde, bir düğünde kardeşinin bıçakla yaralanması üzerine Sandıkçı Şükrü, olay yerine gider. Kardeşini kanlar içinde bulan Şükrü, onu yaralayan Abdi Ağa'nın uşağını (bir anlatıma göre de Abdi Ağa'yı) orada vurur.
Bu olay yüzünden hapse düşen Sandıkçı Şükrü, bir süre sonra bazı arkadaşlarıyla birlikte hapishaneden kaçar ve dağa çıkar. Dağa çıktıktan sonra, yönetimle iş birliği yaparak kendisini hileyle zehirlemek isteyen biriyle, karısı Fadime'yi elinden almak isteyen başka birini öldürür. Sandıkçı Şükrü'nün adı bu olaylardan sonra daha da yaygınlaşır. Fakirlere dokunmaması, zenginlerle mücadele etmesi yüzünden halk tarafından sevilir ve desteklenir. Bu erdemleri sayesinde kendisine yardım edenlerin sayısı artar.
Sandıkçı Şükrü'nün, türküde adı geçen zengin Perilizade'ye haberler göndererek yoksullara mısır dağıtmasını istediği, aksi takdirde onu cezalandıracağı tehdidinde bulunduğu söylenir. Gerçekten de, Sandıkçı Şükrü'nün isteğini yerine getirmeyen Perilizade'nin mısırlarını adamlarına toplattırdığı ve yoksullara dağıttırdığı yaşlılarca anlatılır.
Rize'nin Camiönü mahallesinden Hüseyin Kutlu adında, Sandıkçı Şükrü dönemine yetişmiş bir yaşlı, "Çevrede başı belaya giren Sandıkçı'nın yanına geliyordu. Sandıkçı hem geleni koruyor, hem yardım ediyordu" diyerek onu anlatır.
Bir gün, kardeşiyle birlikte, türküde adı geçen Urusba (şimdiki adı Uzunkaya) köyündeki eski bir kahvede otururken, zaptiyeler çevresini sarar. Zaptiye Çavuşu Abbas Çavuş, Sandıkçı'nın teslim olmasını ister. Ancak Sandıkçı kabul etmez ve Abbas Çavuş'tan çekip gitmelerini ister. Zaptiye Çavuşu bunu kabul etmeyince çatışma çıkar. Sandıkçı ve kardeşi, Zaptiye Çavuşu ile birkaç zaptiyeyi öldürerek kaçarlar.
Sandıkçı Şükrü'nün bu olaydan sonra bir ara yakalanıp zincire vurularak batıya gönderildiği, ancak kapatıldığı yerden atlayıp Rizeli sandalcılar tarafından kurtarıldığı anlatılır. Sinop Kalesi'nde tutukluyken denize atladığı ve kurtulduğu da rivayet edilir.
Sandıkçı Şükrü'nün yakalanamaması ve her geçen gün daha çok halk desteği sağlaması üzerine, Trabzon Valisi Kadir Paşa önemli sayıda adam toplayarak Sandıkçı'nın üzerine gönderir. Sandıkçı'nın üzerine gönderilen süvariler, Kolcu Kayıklarının Reisi Varilcioğlu Sadık'ı da yanlarına alırlar. Sandıkçı Şükrü, Of ilçesinin İkizdere köyü yakınlarındaki Sanlı adlı bir mezrada, bir yaşlı kadının evinde otururken ihbar edilir. Çevresi atlılarca sarılır. Varilcioğlu da yanlarındadır.
Sandıkçı Şükrü teslim olmak istemez. Fakat eskiden tanıştığı Varilcioğlu Sadık, teslim olursa öldürülmeyeceğini söyleyerek onu ikna eder. Sandıkçı Şükrü de buna inanarak tüfeği elinden teslim olur. Ancak Varilcioğlu ile zaptiyeler, teslim olarak önlerinde yürüyen Sandıkçı Şükrü'yü arkadan kurşunlayarak öldürürler. Türkülerden, gövdesinin şehre getirilerek halka gösterildiği anlaşılıyor.
Sandıkçı Şükrü'yü doğrudan gören ve tanıyan Refii Cevat Ulunay, ondan "Yaptıklarına pişman olmuş, fakat affedilmeyeceğini bildiği için teslim olmayan mert bir insan" olarak bahseder.
EŞKİYA DÜNYAYA HÜKÜMDAR OLMAZ
Bir yanımı sardı müfreze kolu
Bir yanımı sardı Varilcioğlu
Beşyüz atlıylan kestiler yolu
Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz
Sene 341 nefsime uydum
Sebep oldu şeytan bir cana kıydım
Katil defterine adımı koydum
Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz
Sen ağlama anam dertlerim çoktur
Çektiğim çilenin hesabı yoktur
Yiğitlik yolunda üstüme yoktur
Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz
Çok zamandır çektim kahrı zindanı
Bize de mesken oldu Sinop’un hanı
Firar etmeyilen buldum amanı
Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz
Sinop kalesinden uçtum denize
Tam üç gün üç gece göründü Rize
Karşı ki dağlardan gel oldu bize
Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz
