Misket, ufacık tefecik bir elma türüdür, aynı zamanda bu türkünün hüzünlü kahramanı Huriye'ye Osman Efe'nin verdiği lakaptır. Ankara'nın sayılı efelerinden, genç ve yakışıklı Osman Efe'ye gönül veren Huriye, sık sık evlerinin önündeki elma ağacına tırmanır, sevdalısının yolunu gözlerdi. Osman Efe, Huriye'yi gördüğünde "Misket" diye seslenirdi, ikisinin de yüreğinden ılık bir şeyler akardı.
Yörenin ünlü ağalarından Kır Ağa, bir gün Huriye'yi çeşme başında su doldururken görür ve bir hafta geçmeden Huriye'yi babasından istetir. Huriye'nin babası, Kır Ağa'nın yiğitliğini ve varlığını göz önünde bulundurarak kızını vermek ister. Ancak Huriye, annesine "Ölsem de Kır Ağa'ya varmam" cevabını verir.
Huriye, akşamı zor eder, bahçeye çıkıp Osman Efe'nin yolunu gözler. Uzaktan atını görünce hemen elma ağacına tırmanır ve durumu Osman Efe'ye anlatır. Osman Efe çılgına döner. Kır Ağa'ya haber gönderir, "Kendini sever, sayarım. Yiğit kişi bellerim. Yolumdan çekilsin. Sonu iyi olmaz," der. Ancak haberi götürenler, sözlere bin katarlar: "Osman diyor ki, Kır Ağa kim oluyor da benim yavuklumu alacak. Leşini sererim."
Kır Ağa da bu sözlere öfkelenir, "Demek dünkü çocuk bize meydan okuyor. Kendine güveniyorsa karşıma çıksın," diye Osman Efe'ye haber gönderir. Bu şekilde Kır Ağa ile Osman Efe birbirlerine kinlenir ve sonunda kıran kırana bir kavgaya tutuşmaya, sağ kalanın Huriye'yi yani Misket'i almasına karar verirler.
Belirlenen gün ve yerde karşılaşırlar. Bıçaklar çekilir. Huriye ise elma ağacının tepesinden, Osman Efe için dua ederek ve kavganın sonunu merakla bekleyerek yolları gözler. Osman Efe, Kır Ağa karşısında aslanlar gibi dövüşürken, Kır Ağa birdenbire durur ve "Benimle böylesine boy ölçüşen yiğide ben kıyamam. Koç olacak kuzuya bıçak çekemem. Vur bıçağını bağrıma. Misket senin olsun," der ve bıçağını yere atar. Osman Efe önce şaşırır, sonra o da bıçağını yere atar ve koşup Kır Ağa'nın ellerine sarılır.
Bu sırada kadınlar ve kızlar da yollara dökülmüş, uzaktan görünen kalabalığı beklemektedir. Misket ise çıktığı elma ağacında heyecandan duramaz. Daldan dala geçip gelenleri seçmeye çalışır. Derken kalabalık yaklaşır, önde Kır Ağa, arkasında kalabalık. Gözleri Osman'ı arar ancak göremez. Korkuyla birden başı döner, gözleri kararır ve tepe üstü ağaçtan aşağı düşerek cansız yere yığılır.
Çok geçmeden kalabalık elma ağacına ulaşınca büyük bir feryat kopar. Osman Efe oralara sığmaz olur, kadınlar ve kızlar perişandır. Misket kızın, Huriye'nin bu trajik hikayesi dilden dile dolaşır ve türkü olur.
"Misket Düzeni" adı verilen bir akort sistemi ile çalınan, sonraları başka sözler de eklenerek düğünlerin ve eğlencelerin vazgeçilmez oyun havalarından biri haline gelen bu Ankara Türküsü, aslında böylesine dokunaklı bir dramın öyküsüdür.
GÜVERCİN UÇUVERDİ
Güvercin uçuverdi
Kanadın açıverdi
Ben yandım aman ayrılamam
Eloğlu değil mi aman aman,
Sevdi de kaçıverdi
A benim hacı yarim
Başımın tacı yarim
Eller bana acımaz
Sen bari acı yarim.
Güvercinim uyur mu
Çağırsam uyanır mı
Ben yandım aman ayrılamam
Sen orada ben burda aman aman,
Buna can dayanır mı
Deniz susuz olur mu
Dibi kumsuz olur mu
Ben müftüye (hakime) danıştım
Yiğit yarsız olur mu
Caminin müezzini yok
İçinin düzeni yok
Ben yandım aman ayrılamam
Çok memleketler gezdim aman aman
Buradan güzeli yok
