SOBALARINDA KURU DA MEŞE YANIYOR EFEM


Yıl 1922... İzmir yakasında kara bulutlar çökmüş, yurdumuz dört bir yandan sarılmıştır. Kadını, erkeği, hastası, yaşlısı, genci, tek yürek olup düşmana karşı durmuşlardır. Efeler, yiğitler omuz omuza, el ele... Mevzerini kapan, "dah" deyip çıkmış gavur düşmanına. Taşına toprağına, herkes kurban Anadolu'ya.

Günler günleri, aylar ayları kovalamış, memleket yangın yerine dönüp dururken Mustafa Kemal adı her yanı sarmış, tüm umutları yeşertmiştir. İşte o vakitler, Denizli'nin Yarengüme'sinde, şimdiki adıyla Tavas'ta bir Mehmet Efe yaşarmış. Yüreği bir ateş, bir yelim, bir fırtınaymış. Daha Balkan Harbi'nde şarapnel patlaması sonucu bir bacağını kaybetmiş, ancak yüreği bir yanardağ gibiymiş.

Gökçen Efe, Yörük Ali, Demirci Efe gibi yiğitler düşmana karşı koyarken, evde oturmak Mehmet Efe'nin şanına yaraşır mıydı? Yaraşmazdı elbet. Ancak Mehmet Efe'ye bir dert vermiş Yaradan. Kafasında kurup kurup, "işe yaramıyorum, düşmana, cepheye varamıyorum" diye başlamış üşümeye. Yazın bile sobada ateş yanıyor, üzerine dokuz yorgan örtülüyormuş, yine de "üşüyorum, donuyorum" diyormuş. Bu tasadan kahrolup ölüyormuş.

Dee, ne vakit Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları güzel yurdumuzdan kahpe düşmanı söküp atmış, koca İzmir'i denize dökmüş, işte o anda dehşet bir şey olmuş: Mehmet Efe'nin üşümesi, donması geçmiş. Yüreği tüm ulus gibi ferahlayıvermiş.

Sonra... Sonra halk denen büyük usta, yıllar yılı çalınsın, söylensin diye bir türkü yakmış:

SOBALARINDA KURU DA MEŞE YANIYOR EFEM Sobalarında kuru da meşe yanıyor efem Yanıyor ya Mehmet efem de üşümüş de donuyor Boncuklu da gelin ortalıkta dönüyor da dönüyor Aslanım da efeler vay vay Kar mı yağıp ba Yarengüme'nin dağına efem Mehmet ağam da oturu da vermiş efelerin de sağına Çıkam haden der şu dağların başına da başına Aslanım da efeler vay vay Not: Yağıp ba: Yağıyor Yarengöme: Tavas'ın eski adı Haden: Haydi





Türküyü Özay Gönlüm'den dinlemek için tıklayınız.


ARKADAŞINIZA GÖNDEREBİLİRSİNİZ :





ŞİİR PARKI