Muğla'nın Gevenes Köyü'nde, 1922 doğumlu Mustafa Şahbudak, köyün ağa çocuğuydu. Köy Muhtarı Tevfik Cezayirli ise Mustafa'nın en yakın arkadaşıydı. Bu iki dost, her akşam köy kahvesinde iddialı "dama" maçları yapardı.
1946 yılının Temmuz ayında, Mustafa Şahbudak ve Muhtar Tevfik Cezayirli yine dama oynarken, "Sarı Mehmet" lakaplı Orman Memuru Mehmet İn kahveye gelir. Mehmet sarhoştur. Bir gün önce komşu Çiftlik Köyü'nde çıkan yangının evrakının bir an önce ilçeye, Yatağan'a götürülmesi gerekmektedir. Ancak aynı zamanda 1946 seçimlerinin evrakı da Yatağan'a ulaştırılacaktır ve bunu köy bekçisinin götürmesi zorunludur. Ormancı Mehmet, bekçiyi yangın evrakı için muhtardan ister. Muhtar Cezayirli ise, "Olmaz, daha acil olan seçim sonuçlarının ulaştırılması gerekiyor. Bekçiyi gönderemem," diye yanıt verir.
Bu cevap üzerine ormancı ile muhtar arasında tartışma başlar. Ormancı, dama masasına yumruk atar. Mustafa Şahbudak, bu davranışa tahammül edemez ve ormancıyı tokatlar. Olayın büyüyeceğini anlayan köylüler, ormancıyı sakinleştirmek için kahvenin arkasına götürürler. Ancak ormancı küfürler savurmaya devam eder. Mustafa Şahbudak daha fazla dayanamaz, yerinden kalkar ve ormancının üzerine yürür.
Ormancı Mehmet, kamasını çekip Mustafa Şahbudak'ı kolundan yaralar. Bunun üzerine Mustafa Şahbudak, ormancıyı korkutmak için belindeki tabancayı çeker ve yere doğru ateş eder. Muhtar Tevfik, ormancının ikinci kez kama savurmasını engellemek için elini tutar; ancak Mustafa tetiği zaten çekmiştir.
Ormancı Mehmet İn kaçmaya başlar. Mustafa Şahbudak, onu durdurmak için bir el daha ateş eder. Bu atış öldürme amaçlı değildir, sadece kaçmasını engellemek içindir. Ancak ikinci atışta Mehmet İn yere düşer. Sırt cebinde tabaka olduğu için yara almaz. Fakat kaza kurşunuyla Mustafa Şahbudak, en yakın dostu Muhtar Tevfik Cezayirli'yi vurmuştur.
O günlerin imkânsızlıkları içinde Tevfik'i, tahta bir sal üzerinde 23 kilometre uzaklıktaki Muğla Devlet Hastanesi'ne götürürler. Tevfik çok kan kaybetmektedir. Mustafa, Doktor Veli Bey'e, "Babamın selamı var, bu adamı iyileştir," diye yalvarır. Doktor Veli Bey, "O ölecek, önce senin kolunu saralım," der. O sırada Tevfik, eliyle Mustafa'yı yanına çağırır ve "Ben ölüyorum, hakkını helal et," dedikten sonra hayatını kaybeder.
Yıllarca yaşananları unutmaya çalışan Mustafa'ya bir gün arkadaşları, değirmenci Tahir Usta'dan bahsederler. Tahir Usta, aynı zamanda türkü de bestelemektedir. Gevenes Köyü'nde yaşanan bu acı olay, Tahir Usta tarafından bestelenir. Düğünlerde okunan, herkesin diline düşen bu türkü, ORMANCI türküsüdür.
ÇIKTIM BELEN KAHVESİNE BAKTIM OVAYA
Çıktım Belen Kahvesine
Baktım ovaya baktım ovaya
Bay Mustafa çağırdı dam oynamaya
Ormancı da gelir gelmez
Yıkar masayı yıkar masayı
Laf anlamaz ormancı çekmiş kafayı
Aman ormancı canım ormancı
Köyümüze getirdin yoktan bir acı
Köyümüzün suları hoştur içmeye
İçinde köprüsü var gelip geçmeye
Yârimi vurdular – bir hiç hiçine
Yazık ettin ormancı köyün gencine
Aman ormancı canım ormancı
Köyümüze getirdin yoktan bir acı
