BÂKÎ'NİN GAZELİNİ TAŞTÎR (*) Fermân-ı aşka cân iledir inkıyâdımız
Pürdür hayâl-i yâr ile her lâhza yâdımız
Mevkûfdur o mâha samîm-î fuâdımız
Âhır varınca haddine hestî-i şâdımız
Hükm-î kazâye zerre kadar yok inâdımız
Bâş eğmeziz edâniye dünyâ-yı dûn içün
Ettik fedâ zevâhiri şevk-î derûn içün
Sattık metâ-ı ömrü mey-î lâ'lgûn içün
Nevbet çalınca rıhlet-i milk-î sükûn içün
Allaha'dır tevekkülümüz itimâdımız.
Biz müttekâ-yı zerkeş -i câhe dayanmazız
Bâlîn-i bahtı cây-i mübâhât sanmazız
Pervâne-vâr şem'-i mükâfâte yanmazız
İkbâl içün mevâid-i iblîse kanmazız
Hakkın kemâl-i lûtfunadır istinâdımız
Zühd ü salâha eylemeziz ilticâ hele
Âsâr-ı ittikaaye bedel câm alıp ele
Dünyâda vârımız yoğumuz vermişiz yele
Çekmekteyiz kavâfil-i uşşâka meş'ale
Tuttu eğerçi âlem-i kevn'i fesâdımız.
Meyden safâ-yı bâtın-ı humdur garaz heman
Değmezdi yoksa sekrine peymâne-î mugan
Her câm içinde seyredilür başka bir cihan
Şürb-î müdâm içün neye kıldık fedâ-yı can
Erbâb-ı zâhir anlayamazlar murâdımız.
Minnet Hudâ'ye devlet-i dünyâ fenâ bulur
Elhak gazelde neşve-i Bâkî bekâ bulur
Ahlâf o nazm'e gûş tutarken safâ bulur
Teştîrimiz bu sâyede az çok bahâ bulur
Bâkî kalur sahîfe-i âlemde âdımız.
Yahya Kemal Beyatlı
( 1884 - 1958 )
(*) Taştîr: Bir gazeldeki beyitlerin mısraları arasına başka bir şair tarafından üç mısra eklenmesiyle oluşan bir nazım şeklidir. Eklemeler, asıl gazelin anlamı, teması, vezin ve kafiyesiyle uyuşmalıdır.
Bâkî'nin söz konusu gazeli için tıklayınız.
|
İnkıyâd: boyun eğme, itaat etme / Pür: dolu / Yâd: hatırda tutma / Mevkûf: hapsolma, tutuklu olma / Fuâd: gönül / Samîm: içten / Hestî: mevcudiyet / Şâd: Sevinçli, şen, bahtiyar / Âhir: En son, sonraki / Hükm-î kazâ: Allah tarafından verilen hüküm. / Edâni: Alçak, bayağı / Dûn: Aşağılık / Zevâhir: Yüksek şan ve şerefler / Şevk: şiddetli arzu. / Derûn: kalb. / Metâ: Kıymetli eşya / La'l-gun: al renkli, kırmızı / Nevbet: nöbet, sıra / Rihlet: göçmek, ölmek. / Mütteka: yaslan-mağa yarayan şey / Zerkeş: altın kakmalı, altın işlemeli / Cah: makam, itibar / Mübahat: öğünmek / Cây: yer, makam, mevki / Balin: yastık / Mükâfat: bir hizmet karşılığı verilen ödül / Vâr: gibi / Şem: mum, ışık. / Mevaid: vaad edilenler / İblis: şeytan / Kemâl: fazilet, değer / İstinad: dayanma, güvenme / Zühd: kendini tümüyle ibadete verme / Salâh: dine olan bağlılık / İltica: sığınma / Sa'r: ateşin alevlenmesi / İttika: sakınmak, çekinmek / Bedel: karşılık / Cam: bardak, sırça. / Kavafil: kafileler. / Uşşak: âşıklar / Meş'ale: ucunda ateş yanan değnek (öncü) / Eğerçi: ise de, her ne kadar / Kevn - var olmak / Fesad: fenalık, karışıklık / Hum: şarap küpü / Bâtın: iç, gizli, içyüz, sır, esrar / Garaz: kasıt, kötü niyet, kin / Sekr: (Sekir) sarhoşluk / Mugan: Mecusiler, ateşe tapanlar / Müdam: devam eden, sürekli, dâim olan / Şürb: içme / Neşve: mest ve sarhoş olmak / Elhak: doğrusu, gerçekten / Beka: ebedîyet, sonsuzluk / Ahlaf: halefler, sonra gelenler / Guş tutmak: kulak vermek / Bahâ: kıymet, değer.
|
Eski Şiirin Rüzgârıyle, S. 112-113