ORTAÇ!

Cumartesi sabahı erkenden telefon çaldı. Yusuf Ziya Ortaç'ın eşi Güzide Hanınım sesi:

— Ah, dedi, Seyfi Bey, başımıza geleni bilseniz! Ziya’yı kaybettik!

O kadar şaşırdım ki: «Ne oldu?» diye sordum. Ölüm hiç hatırıma gelmiyordu. Bir gün önce Büyük Kulüp (Serkl Doryan) da konuşmuştuk. Her zamanki gibi hayatla, neş’eyle doluydu. Şakacı bir dille bir hamlede günün bütün meselelerine dokundu. Hiç bir şeye ölüm kadar uzak değildi?

— Çok sıhhatli, çok neş’eliydi? Dedim. Eşi, şaşırmış, perişan bir sesle:

— Evet, öyleydi!

Dedi. Akşam bir davete gitmişlerdi. Orada geç vakte kadar yemiş, içmiş, fıkralar anlatmıştı. Hiç bir şeyi yoktu. Gece apartmana geldiği zaman kapıdan içeri girince birdenbire koltuğa yığılıvermişti. Bir Trinitrin istemişti. Sonra «Bir tane daha ver!» demişti.

Kimsenin aklına ölüm tehlikesi gelmiyordu. Doktor çağrılmasını o söylemişti. Biraz sonra küçük kızıyla damadı, oğlu gelmişti. Bundan önce ikinci defa geçirdiği Enfaktüs krizi gibi bunun geçeceğini umuyordu.

Hattâ damadına:

— Çok yoruldun, git biraz yat

Demişti. Fakat, saat üçte her şey bitmişti. Bu felâketten şaşırmış eşi ağlıyamıyordu:

— Ne yapacağız, şimdi?

Diyordu.. Onu teselliden önce düzenlenmesi gereken işler vardı. Ne lâzımsa yapılacağını söyledim.

Büyük bir teşekkürle söylemeliyim ki sayın İstanbul Valisi Vefa Poyraz samimi bir teessür içinde son derece nezaket ve kadirşinaslıkla teçhiz ve tekfin, bütün işleri üzerine alacağını söyledi. Belediye Reis muavini büyük bîr ilgi gösterdi. Vali muavinl telefonla beni aradı. Her şeyin tamam olduğunu haber verdi.

Kısa bir zaman sonra bütün İstanbul Ortaç’ın ölümünü öğrenmişti. Hattâ, bu acı felâket haberi resmî kaynaktan Ankara’ya gitti. Sayın Başbakan Demirel telefonla taziyesini bildirdi. Bir yardıma ihtiyacı olup olmadığım sordu. İstanbul Radyosu kendisine düşeni yaptı.

Esef edilecek bir şey varsa Ortaç'a ait memleket ölçüsündeki sevginin onun kaybiyle meydana çıkmasıdır.

*****

Yusuf Ziya’nın güzel Türkçesinin, zarif esprisinin, hattâ bazan da çok acı tarizlerinin değerini Türk okuyucusu inkâr etmemiştir. Ortaç her şeyi kalemiyle kazanmıştır. «Akbaba» hâlâ bir müessese değil, bir san’at adamının kalemidir. Bu geniş ilgi, onu zarafetle kullanabilmenin karşılığını gösteriyor. Dikkatle bakılacak olursa edebiyatta «Baha biçilmez» denen şey budur. Yusuf Ziya Ortaç, zekâsının, esprisinin, fakat hepsinden fazla güzel Türkçesinin mükâfatını görmüştür.

Kıymet bilir halkımız için bu sadece ona mahsus da değildir. Her san’at nevinde bu vardır. Güzelliğe susamış memleket, sanatkârlarından bunu esirgemiyor...

Etrafınıza bakın. İstanbul «Nedim» in:

«Kâlay-ı maarif satılır sûklarında!»

dediği yerdir. Sokaklarında maarif kumaşı satılmıyor mu? Ama, siz bunun yerine solcu dergiler satarsanız, o başka? Onu bile alan bulunuyor?

*****

Akbaba» nın bütün sermayesi güzel Türkçedir. Ziya, bir çok meselelerde zekâsını kullanmıştı. Güzel, temiz Türkçe’de kalbini! Gerçekten sevdiği bu dile vefasızlık etmedi. Onu güzelleştirmek için çalıştı.

Şiirde gönlü istediği değerde eser ortaya koyamayınca: «Ben ille Türklerin büyük şairiyim?» diye direnmedi.. Akbabanın baş yazılarını yazdı, nazmını bıraktı, nesrini güzelleştirdi.

*****

Bir güzel espri, bir güzel cümle, bir güzel düşünce bulduğu zaman okuyucusuna en güzel şekli ile onu vermeği ihmal etmedi. Türkçe’de üslûp sahipleri tükendiği bir sırada bugünün şairleri gibi gelişi güzel yazı yazmadan vazgeçti. Her kelimenin, her cümlenin üzerine eğildi, bir eser yaratmanın bütün sancılarını çekti.

*****

Akbaba'ya bütün ömrünü verdi. Okuyucu da onun bu hizmetini takdir etmiş, bol böl sevgisini vermiştir. Kendisine verileni her zaman birkaç misliyle ödeyen, bir gül getirene bir gülistan bağışlayan, bu memleket, ondan da cömertliğini esirgemedi. Ziya gözlerini bugün yumduktan sonra da bu dilin çok seçkin bir yazarı olarak hiç unutulmayacak, edebiyat tarihimizde yaşayacaktır.

Tanrıdan bu en yakın dostuma, bu çok değerli san’at ve edebiyat arkadaşıma rahmet ve mağfiret dilerim!

ORHAN SEYFİ ORHON
Son Havadis, 13 Mart 1967

ŞİİRLERİ



ARKADAŞINIZA GÖNDERMEK İÇİN:





ŞİİR PARKI