ZAHRAD

Zahrad, asıl adıyla Zareh Yaldızcıyan, "İstanbul Ermeni Şiiri" olarak da anılan Çağdaş Ermeni Şiiri'nin yaşayan en büyük ustalarındandır. 10 Mayıs 1924'te İstanbul, Nişantaşı'nda doğdu. Babası, o daha üç yaşındayken veremden ölunce, bakımını dedesi Levon Vartanyan (Hacı Levon) üstlendi. 1942'de Pangaltı Mıkhitaryan Lisesi'ni bitirdi, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'ndeki eğitimini üç yıldan sonra yarıda bıraktı.

Zahrad şiire ilk gençlik yıllarında başlar, hayal gücünü ve duyarlığını zenginleştiren, geçmişin o görkemli Ermeni Şiiri'ni özümseyerek... Adını ilk kez 1943'de duyurur. Öte yandan, dönemin yenilikçi Türk şiiri'nden ve Batı şiir ekollerinden de eş zamanlı olarak etkilendiği söylenebilir.

İlk dönem şiirleri, hissedilir biçimde klasik Ermeni Şiiri damgası taşısa da, çok geçmeden o da dönemin ruhuna uygun biçimde, Cancigyan, Kalustyan, Antan Özer... gibi, o çocuksu akıl yürütmeler, şaşırtmacalar, basit karşıtlıklar ve safça benzetmeler üzerine kurulu Garip Akımı'nın rüzgârına kaptırır kendini. Sözgelimi, "Noel Baba'nın Sakalı" adlı şiiri şöyledir:

"Beyazdır Noel Baba'nın sakalı / Un gibi / Söyle Noel Baba / Ekmek yapılır mı sakalından?"

Sesini bulma sürecinde, şiiri biçimlenip gelişirken yerleşik kalıpların dışına çıkmaya, kökleşmiş beğenileri sarsmaya başlar. Yeni yaratım biçim ve yöntemleri denemeye koyulur. "Garip Akımı"ndan sıyırır kendini. Özgünleşmeye başlar.

Sözünü, düşünce ve coşkusunu gerçeküstücü bir teknikle dile getirerek şiirlerinde çarpıcı imgelere yer verir. Dizelerinde felsefi derinlik göze çarpar. Yaratıcı zekâsı apaçık hissedilir. Mizah ve ironi dizelerinde ışıltı, parılı olarak yansır. Gereksiz ayrıntı ve süslerden uzak, anlaşılır, yalın, özgür ve güler yüzlü bir anlatım tutturarak, kendine has bireşimsel bir yapı, kişisel bir şiir dili oluşturur. Yeni bir özle birlikte yeni bir söyleyiş biçimi getirir. Yeni bir şiirsel beğeni dalgası, taze bir soluk yaratır...

1960'da yayımlanan ve ilk döneminin gecikmiş bir dökümü de sayılabilecek Büyük Şehir adlı kitabında Zahrad'ın "Garip" etkisindeki şiirleriyle de tanışırız, bu ilk döneminde vücut bulan "Gece Bekçisi", "Mercimek Ayıklayan Kadın", "Sivrisinek". "Hesapsız", "Yapracığı Gören Balık"... gibi başyapıtlarından ilk özgün şiirleriyle de...

Yarattığı üslup ve teknikle başat bir eğilim ve çekim gücü oluşturur, geniş bir okur kitlesi kazanır Zahrad, şiirleri zihinlerde yer etmeye başlar. İstanbul Ermeni Şiiri'nde kendinden sonraki şairleri derinden etkiler.

İstanbul Ermeni Şiiri'nin en önemli ustalarından Zahrad, kuşakdaşı gazeteci-yazar Rober Haddeciyan'ın dile getirdiği gibi, aynı zamanda "... kendi anavatanının sınırlarından taşmış ve yabancı ufuklarda kabul görmüştür." Bu bağlamda, Zahrad'ın kuşakdaşı şair Zareh Khırakhuni de Haddeciyan'ı onaylar biçimde şöyle diyecektir:

"Öncü (yani Zahrad) yeni ve hayat dolu bir şiirsel doğrultu yakalayarak bütün bir diaspora ve Ermenistan yazarlarını inkar edilemez bir biçimde etkisi altına aldı."

Zahrad şiiri, diaspora ve Ermenistan şairlerini etkilemekle kalmaz, yirmi beş dile de çevrilir. Denilebilir ki, Zahrad salt kendi anadilinde değil, farklı diller aracılığıyla da şiir coğrafyasının sınırlarını genişletmiştir.

Kendi sınırlarını aşabilen, anadilinde güçlü bir yazınsal etki yaratabilen, tutkulu bir İstanbul ve deniz şairi Zahrad'ın Türkiye'de, kendi İstanbul'unda cemaati dışında, ancak sınırlı bir çevre tarafından tanınmasını neye yormalı? Tümüyle kültürel iletişimsizliğin bir sonucu olabilir mi?

İnce buluşların şairidir Zahrad. Gözden kaçmış, ayrıntıda kalmış da olsa, bir olgu, anı ya da düşünceden, bir sezgi ya da düşten hayranlık uyandıran, umulmadık bir şiir kotarır. Prizmaya düşüveren bir ışık huzmesi nasıl gökkuşağı renklerine dönüşürse, öyle. Keskin zekasıdır onun prizması da.

Şiirinin gizi, anlatılmak istenenin dramatik özünü ustalıkla yakalayabilmesindedir. Şiirlerinde dışa vuran anlam içtendir, hayatla ve doğayla organik bir bağ içindedir. Zahrad, özü somutlaştıran bütünsel içeriği bütün güzelliğiyle duyumsanır kılmanın peşindedir. Bu yüzdendir ki, yaratımlarında duyusal yön ağır basar.

Onun inceliklerle donatılmış, kırılgan, hüzünlü ya da neşeli, lirik ya da ironik şiirleri sonunda bir sürprizle, bir harikayla buluşturuverir okuyucuyu. Bir armağan gibi... Ama, hep yaşam sevinciyle ve hazla dolu. Bilgece.

Zahrad, sözün gücüne güvenir. Dilin sınırlarını da zorlamaya bakar ve anlamı derinleştirmek ister. Her bir sözcüğün değişken bir özgül ağırlığı olduğunun ayırdındadır. Özle biçim arasındaki işlevsel bağı güçlü kılabilmek için sözcük seçimine, söz dizimine, ses yoğunluğuna, içsel uyuma ve şiirsel akıcılığa özen gösterir. Hayatı olduğu kadar dili de yüceltir.

Bana öyle gelir ki, Zahrad yazıyorsa, insan "şiir duygusu"nu, umudunu ve düşlerini hiç mi hiç yitirmesin diyedir. Zahrad'a sorarsanız: "Bir alınyazısıdır şiir."

OHANNES ŞAŞKAL
Işığını Söndürme Sakın, S. 11-14

ŞİİRLERİ



ARKADAŞINIZA GÖNDERMEK İÇİN:





ŞİİR PARKI