ZİYA PAŞA

Tuhaf bir raslantı Ziya Paşa diye ün salmış olan şairimizin kafa kâğıdında yazılı adı Abdülhamit Ziyaettin’dir. Padişah Abdülhamit, şair Abdülhamit’e çok çektirmiştir. Bazı şairler vardır, şiirlerindeki dizeler birer atasözü imiş gibi dilden dile dolaşır. Ziya Paşa, işte bunlardan biridir. Köken olarak Erzurumlu oluyorlar, ama Ziya Paşa İstanbul doğumludur. Babası, Galata Gümrüğü kâtiplerinden Ferdettin Efendi Erzurumludur. O zaman gümrük kâtibi olmak, bugünün gümrükçülüğü gibi bir şey olacak ki ailenin hali vakti yerindedir. İlk öğrenimini Bayazıt Rüştiyesi’nde yapmış, bununla yetinmeyerek özel öğretmenlerden Arapça ve Farsça dersleri almıştır.

Şairliğe çok küçük yaşında Âşık Garip, Âşık Kerem, Âşık Ömer, Aşık Gevheri gibi halk şairlerinin şiirlerini okuyarak heves etmiştir. Bu hevesini ‘Harabat’ın sözünde şöyle belirtir:

“Onbeşte değildi sünnü salim / Kimi nazm ile vardı iştigalim / Mevzun söze can verirdi güşum / Eş’ar okusam giderdi huşum."

Daha on beşinde yokken şiirle uğraşmaya başlamış. Şiire öylesi tutkunmuş ki uykusu geldiğinde bir şiir okudumu hemen açılırmış. Âşık Garip'i okuyor, Âşık Kerem’e yanıyor, Âşık Ömer’i okuduğunda da onun ‘uçkur’ sözüne şaşıp kalıyor.

Divançeme onları yazardım
Mümkün olsa taşa kazardım
Kim şi’rime atsa tane taşı
Uğrardı benimle derde başı
Hicv idi muarıza cevabım
Şemşir-i zeban idi kitabım.

Şanslı ve korunandır; gencecikken ‘Babıâli Sadaret Mektubî Kalemi’nde görev almıştır. Burada döneminin edebiyatçılarını ve ilerde başbakanlığa kadar yükselecek olan yönetici gençleri tanımış, arkadaşlık etmiştir. Reşit Paşa tarafından Sarayda ‘Mabeyn Kâtipliği'ne atanmıştır. Bu görevinde Padişah Sultan Aziz’in özel söyleşilerinde bulunacak kadar sevilmektedir.

Genç yaşta padişah söyleşilerine katılmak ne demektir? Ali ve Fuat paşalar bu ilişkiyi çekememişler, padişaha gammazlamışlar, görevinden uzaklaştırmışlardır. Biraz şu bu görevlerde oyalanmışsa da bir daha padişah katına yanaştırılmamıştır. 1867 yılında Kıbrıs mutasarrıflığına atanmışsa da gitmemiş, çok sevdiği Namık Kemal ile birlikte Mısırlı Mustafa Fazıl Paşa’nın desteği ile Avrupa’ya kaçmıştır.

Padişah Abdülaziz’le arası iyiyken söyleşirlermiş. Güreşe meraklı, pehlivan yapılı, bir oturuşta bir kuzuyu bana mısın demeden gövdeye indiren padişahla acaba ne konuşurlardı? O ne derdi, öteki ne yanıt verirdi? Bir yazan olsaydı öğrenirdik.

Abdülaziz Fransa’ya gittiğinde Fransız hükümeti ülkesinde siyasal göçmen olan Ziya Paşa’yı ve Namık Kemal’i sınır dışı etmiş, onlar da Londra’ya sığınmışlardı. Londra’da padişah kalabalığın arasında iki fesli adam görür: "Bunlar kim?" diye sorduğunda mabeynci, "Mısırlı.." diye geçiştirir. Acaba padişah yutar mı?

Abdülaziz’in ölümünden sonra Murat’ın tahta çıkışında mabeyn başkâtipliğine yeniden getirildi. Bu görevi, Murat’ın tahta çıkışında parmağı olduğu için vermişlerdi. Ancak bu görevde çok kalamadı, Namık Kemal’in Magosa sürgününden alınmasını istediği için uzaklaştırıldı.

Murat’tan sonra tahta geçen Abdülhamit, bunların hepsini biliyordu. Şairle hem iyi geçinmek istiyor, hem de el altından nasıl kurtulacağını hesaplıyordu. İlk işi onu vezir rütbesiyle Suriye valiliğine göndermek oldu. Burada üç buçuk ay kaldı. Bu kez başarı sağlayamadı diyerek, Konya valiliğine gönderdiler.

Abdülhamit’in Abdülaziz’i tahttan indirenlere kini ve öfkesi bitmiyordu. Şairi Konya’dan alıp bu kez Adana’ya vali atadı. Bu sırada Paşa ya değil de Paşa’dan yakınanlara kulak verdi. Yakınmaları ince elemek sık dokumak üzere bir kovuşturma kurulu gönderdi. Bu kurulun yetkileri arasında Paşa’yı gerekirse işten uzaklaştırma da vardı.

Yönetimde uzun yıllar saç sakal ağartmış olan Paşa, bunun ne demek olduğunu çok iyi bilirdi. Bir kıyıya çekildi. Çok içiyordu, siroza yakalanmıştı, bir süre sonra öldü (1880). Mezarı Adana’da Ulu Camii avlusundadır. Her dizesi birer özdeyiş, birer atasözü gibi geçerli olan Ziya Paşa’nın taşlamasından kimse yakasını kurtaramaz. Dili keskindir, taşlaması bağış tanımaz. Hicivleri yenilir yutulur gibi değildir.

MEHMED KEMAL
Cumhuriyet, 7 Mayıs 1985, S. 8

ŞİİRLERİ



ARKADAŞINIZA GÖNDERMEK İÇİN:





ŞİİR PARKI