ÖĞRENCİ OLAYLARI
 Sınıf arkadaşımız Sinan Cemgil öğrencilere hatap ediyor
ODTÜ yıllarımın anıları, özellikle de öğrenci olayları ile ilgili bölümü, anılarımın yazmakta en çok zorlandığım bölümü oldu. Bu yüzden kafamı toparlayıp yaşadıklarımı kelimelere dökmem epey zaman aldı. Yaşamımın en renkli ve heyecanlı yılları olarak hatırladığım o yıllarda aynı zamanda çok büyük üzüntüler ve inanılmaz hayal kırıklıkları da yaşadım.
Hepimiz, belki de birçoğumuz demek daha doğru olur, bir yandan bize sunulan bu güzel imkanlardan yararlanmaktan mutlu olurken bir yandan da bizim kadar şanslı olmayanlar için üzüntü duyuyorduk. Ülkemizdeki yabancı üsleri bağımsızlığımıza ve güvenliğimize yönelen bir tehdit olarak görüyor, bunların kapatılması gerektiğini düşünüyorduk. Gençliğin verdiği heyecanla bütün bunları düzeltebileceğimize inanıyor, elimizden geleni yapmaya çabalıyorduk. Sanıyorduk ki bizim gücümüz buna yetecek, biz ister ve çabalarsak bütün bu haksızlık ve yanlışlıkların üstesinden gelebileceğiz.
Ne yazık ki bu düşünce ve çabalarımızın karşılığını büyük, telafisi mümkün olmayan kayıplarla ödemek zorunda kaldık.. Bu uğurda canını veren, yıllarca hapishanelerde yatıp işkence gören, okuldan atılıp tahsil hayatı son bulan, en hafifinden sene kaybeden arkadaşlarımız oldu. Ençok içimi acıtan ise hayatını kaybeden ya da hüküm giyen arkadaşlarımızı ihbar edenlerin onların uğrunda savaş verdikleri insanlar olmasıydı.
 Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan rektörle ağaç dikme bayramında
Hatırımda kalan ilk olay 1969 yılı başında rektör Kemal Kurdaş'ı ziyarete gelen ABD. nin Ankara büyükelçisi Kommer'in arabasının yakılması olayıdır. Öğrenciler büyükelçinin ülkemize geleceğini öğrenmiş, Vietnam'daki kötü sicili nedeniyle "Vietnam kasabı" lakabıyla anılan böyle bir kişinin gelişine tepki göstermek üzere büyükelçinin uçağının ineceği gün Esenboğa havaalanına giderek gelişini protesto etmiş, uçak askeri havaalanına inmek zorunda kalmıştı.
Ancak tüm bu tepkilere rağmen büyükelçi üniversiteyi ziyaret etmekte, rektör de onu kabul etmekte ısrarcı olunca, büyükelçinin aracı rektörlüğün önünde protesto için toplanan büyük bir kalabalığın arasından çıkan bir grup öğrenci tarafından ters çevrilerek yakılmıştı. Nitekim büyükelçi kısa bir süre sonra da ABD tarafından geri çekilmişti.
 ABD büyükelçisi Komer'in otomobili yakılıyor
Hafızamda yer eden bir diğer önemli olay ise 1971 martında ODTÜ yurtlarına yapılan bir jandarma ve polis baskınıdır. O zamanlar, başlıkları nedeniyle "fruko" diye adlandırdığımız toplum polisinin de jandarmayla birlikte yurtlarda arama yapacağını öğrendik. ODTÜ kampüsü jandarma bölgesinde kaldığından polisin arama yapmasını kabul etmeyen öğrenciler buna karşı direnmek istedi. Sanırım bunun nedeni jandarmanın öğrencilere karşı daha anlayışlı davranması, toplum polisinin ise gerek öğrenci olaylarında gerekse karakollarda öğrencilere karşı çok acımasız olduğunun bilinmesiydi.
Yurtta kalan öğrenciler yurt binalarının ortasında kalan geniş alanda toplanıp bir süre polisi protesto ettikten sonra dağılarak yurtlarına döndüler. Ancak öğrencilerin bir kısmı direnmekte ısrar ediyor, öğrencileri birlikte direnmek üzere 5. yurdun çatısına çağırıyorlardı. Çağıranların arasında benim bir sınıf arkadaşım da bulunuyordu.
Biz tam yurtlarımıza dönmüştük ki bir gürültü duyduk. Güvenlik kuvvetleri ateş etmeye başlamıştı.
Odalarımızdan koridora fırladık. İlk gördüğüm şey karşımızdaki odadan çıkan bir kız öğrencinin başının 20-30 santim yukarısına bir merminin saplanması oldu. Daha sonra bunun M1 mermisi olduğunu söylediler. Dehşete düşmüştük. Korunaklı bir köşe bularak kendimizi korumaya aldık. Ateş ne kadar sürdü bilmiyorum ama bu süre bana aylar yıllar gibi geldi. Ateş kesildikten sonra merdivenlerden inerek öğrenci otobüsleriyle kampüsü terk ettik.
 Baskın sonrasında futbol sahasında gözaltına alınan öğrenciler
Yanlış hatırlamıyorsam bu çatışmada bir öğrenci, bir er, bir de çalışan yaşamını yitirdi, bazı öğrenciler de yaralandı. Bu olaydan bir süre sonra direnmekte ısrarcı olan ve bunun için öğrencileri 5. Yurda çağıran arkadaşımın görevli olması nedeniyle bazı öğrenci olayı davalarından muaf tutulduğunu öğrendiğimde çok şaşırmış, büyük bir hayal kırıklığı yaşamıştım.
Toplum polisi ile ilgili bir anımı da burada yazmadan geçemeyeceğim. O çatışma olayından sonra artık toplum polisi kampusa giriyor ve gösterilere müdahele ediyordu. O gün, sanırım Amerikan üslerinin kapatılması ile ilgili bir gösteri yapıyorduk, birden toplum polisleri ellerinde coplarıyla çevremizde belirdi ve biz can havliyle kaçmaya başladık. Polislerden biri de copuyla beni kovalıyordu. Çok yakınıma gelmiş, copunu havada sallıyor ama bana vurmamak için azami gayret gösteriyordu. Ben uzaklaşana kadar copunu havaya sallayıp durdu. İstese beni bir güzel döver, hatta gözaltına alabilirdi. Ama yapmadı. Hala yaşıyor mudur bilmem, dilerim öyledir, ben o polisi unutamam, yüzü hala bugünkü gibi aklımdadır, ne zaman aklıma gelse gülümser, bu örnek toplum polisi için dua ederim.
 70 li yılların toplum polisi elinde copuyla eylemci peşinde
72 yılı martında yaşadığım bir olayı da anlatarak bu bölüme son vereyim. Önde gelen devrimci örgütlerden birinin başkanı benim sınıf arkadaşımdı. Birdenbire devrimci olarak ön plana çıkan bu arkadaşın devrimciliğine dair şüpheler vardı ve öğrencilerin arasına yerleştirilmiş bir istihbarat elemanı olabileceği yolunda söylentiler dolaşıyordu.
Bir gün akşam haberlerinde o arkadaşın da aralarında bulunduğu kalabalık bir grubun güvenlik güçlerinin yaptığı bir baskın sonucunda etkisiz hale getirildiğini duyduğumda çok üzülmüş, demek ki doğru değilmiş, onun günahını almışlar diye düşünmüştüm. Ertesi gün o arkadaşın ölmediğini, saklandığı yerden sapasağlam bir şekilde çıktığını duyunca doğrusu bayağı şaşırmıştım.
 Arkadaşlarımla Devrim Stadyumundaki forumlardan birindeyiz
Bugün o günleri düşündüğümde içimi bir hüzün kaplar, ömürlerinin baharında kaybettiğimiz o değerli gençlerin, bugün yaşasalardı, ülkemize ne kadar faydalı olabileceklerini düşünür, hayıflanırım. Bizi sağcı ve solcu olarak ikiye böldüler ve birbirimize düşman edildik. Oysa bugün, öğrenciyken sinir olduğum karşıt gruba mensup kimi kişileri medyada izliyorum ve onların da bizim kadar bu vatanı sevdiğini, ülke meselelerinde bizimle benzer görüşleri paylaştıklarını görüyorum.
Aynı silahla hem sağcı hem de solcu öğrencilerin katledildiğini düşünürsek, görünmeyen gizli bir elin bu ülkenin gençleri üzerinden kirli bir oyun oynadığını, vatanını seven, geleceği için kaygı duyan ama bunu farklı şekilde ifade eden bu iki grup genci birbirine kırdırdığını düşünüyorum.
Keşke bu oyuna gelmeseydik, birbirimize düşman olmak yerine birbirimizi tanımaya, anlamaya çalışsak, farklılıklarımızı bir tarafa bırakarak temel meselelelerde güçlerimizi birleştirerek haksızlıklara, vatanımıza yönelen tehditlere karşı birlikte mücadele edebilseydik. Dilerim bundan sonra gençlerimiz bizim düştüğümüz bu hataya düşmezler.



|
| |