.:: İHTİYAR KANBAK'IN ÖYKÜSÜ ::.



Bir varmış, bir yokmuş. Kanbak adında yaşlı bir adam varmış. Bu adamın dünyada yaşlı bir karısından ve eski bir evinden (yurt) başka hiç birşeyi yokmuş. Günlerini avlanarak ve balık tutarak geçiriyormuş. Yaşlı adam o kadar çelimsizmiş ki, en hafif bir rüzgar dahi onu savurmaya yetiyormuş. Bu yüzden ona pembe renkli küçük çiçekleri olan ve rüzgarda oradan oraya savrulan bir bitkinin adını (kanbak) takmışlar.

Kanbak'ın tek bir düşmanı varmış , o da tilkiymiş. Tilki ona bir türlü rahat vermiyormuş. Şansı yaver gitse de iki tane balık tutacak olsa birini tilki elinden alıyormuş. Onu sürekli tehdit ediyor, içine korku salıyormuş. Bizim Kanbak sonunda bu tilkiden kurtulmak için başka bir yere taşınmaya karar vermiş. Evini sökmüş, olta takımlarını ve de ayran torbasını (birdik) yanına alarak yaşlı karısıyla birlikte uzaklara doğru yola koyulmuş.

Bütün bir gün yürümüşler, yürümüşler. Akşam dinlenip ertesi sabah yine yola koyulmuşlar ama öğlene doğru artık çok yorulduklarının farkına vararak orada kalmaya karar vermişler. Yaşlı Kanbak hemen evini kurmuş, ayran torbasını da bir köşeye bırakmış. Ancak yükünü boşaltınca o kadar hafiflemiş ki aniden çıkan bir rüzgar onu aldığı gibi heybetli dağların bulunduğu bir yere sürüklemiş. Kanbak kendine geldiğinde bir de ne görsün, kocaman bir dev az ötede iki dağı yakalamış, birbirine vuruyor. Önce çok korkmuş, sonra elindeki olta takımlarını hemen oracıkta yere gömerek devin yanına yaklaşmış.

"Nereye gidiyorsun ihtiyar?"diye sormuş dev.

Kanbak "Dünya o kadar büyük ki, hepsini görmek istiyorum. Gezerken eğer bir yiğit'e (batir) rastlamazsam, kendim yiğitliğimi ilan edeceğim"demiş.

"Görüyorum ki oldukça tuhaf bir adamsın"demiş dev ve bunu o kadar yüksek sesle söylemiş ki sesinden dağlar titremiş ."Eğer sen yiğit olduğunu iddia ediyorsan, haydi gel güçlerimizi deneyelim bakalım "diye eklemiş.Yerden kocaman bir kaya alarak havaya fırlatmış ve onu sanki küçük bir topu tutuyormuş gibi kolayca yakalamış.

"Haydi bakalım ihtiyar, şimdi de sıra sende" demiş.

Bunu gören Kanbak çok korkmuş ama korkusunu belli etmemeye çalışmış. Hemen kendi cüssesinin iki katı büyüklükte bir kayayı gözüne kestirmiş, elleriyle sıkı sıkı kavramış,bir gökyüzüne, bir yere bakmış, tekrar gökyüzüne bakmış ama taşı kaldırmıyormuş. Uzun süre bir taşa bir gökyüzüne bakınca devin sabrı taşmış ve "Hadi ne duruyorsun, fırlat bakalım" demiş.

Kanbak kendinden emin bir şekilde "Fırlatacağım ama korkuyorum, eğer bu taşı yukarı fırlatırsam gökyüzü parçalanıp yere düşecek ve ben geç kalır da onu yakalayamazsam yer yarılacak" demiş. Bunun üzerine dev korkuyla Kanbak'ı avucuna alarak havaya kaldırmış ve "Senin gücünü anlıyorum aksakal, lütfen o kayayı fırlatma yoksa ikimiz de ölürüz" demiş.

Yaşlı adam devin pek te akıllı olmadığını anlayınca ona dönerek:

"Haydi bakalım şimdi hangimiz topraktan ayağıyla olta çıkartabilecek? "diyerek ona meydan okumuş. Dev:

"Tamam, kabul"diyerek var gücüyle ayağını yere vurmuş ve bacağı diz kapağına kadar toprağa saplanmış. Dev acıyla inlerken bizim Kanbak biraz ilerde oltaları gömdüğü yere giderek ayağıyla toprağı biraz eşelemiş ve daha önce gömdüğü oltalar açığa çıkmış. Bunu gören dev şaşkınlıktan donakalmış ve kendi kendine:

"Bu ihtiyara oyun yapmak çok tehlikeli, en iyisi bununla iyi geçinip saygı göstermek" diye düşünmüş ve o andan sonra Kanbak'ın emrettiği herşeyi yapmaya başlamış.

Yaşlı adam artık karısını da özlediğinden evine dönmeye karar vermiş ve birgün deve "Ben artık evime döneceğim, seni evime bekliyorum.Eğer arkadaşların varsa onları da getirebilirsin." demiş. Devin geleceğini söylemesi üzerine de evinin yerini tarif ederek ona veda etmiş.

Uzun bir yürüyüşten sonra evine dönen Kanbak'ı karısı sevinçle karşılamış. Onu çok merak ettiğini ve bir o kadar da özlediğini söylemiş. Yaşlı adam karısına "Öbürgün bir devle iki arkadaşı bizi ziyarete gelecek"deyince karısı "Peki ama evde birşey yok, konuklarımıza ne ikram edeceğiz "diye sormuş. Kanbak:

"Sen hiç merak etme, ben herşeyi düşündüm. Konuklarımız gelince dev içeri girecek, arkadaşlarına yer kalmayacağı için onlar dışarda kalacaklar. O zaman sen bana sorarsın konuklarımıza ne ikram edeceğiz diye ve sonra da benim dediğimi yaparsın "demiş ve "bu sana lazım olacak"diye kocaman bir bıçağı karısına uzatmış.

İki gün sonra devle iki arkadaşı gelmişler. Aynen tahmin ettikleri gibi ancak dev sığabilmiş eve, iki arkadaşı kapının önünde kalmışlar. Kanbak'ın karısı:

"Konuklarımızı nasıl ağırlayacağız "diye sorunca Kanbak:

"Hanım ne düşünüyorsun, birinin kafasını, öbürünün göğsünü pişirirsin, üçüncüden de rosto yaparsın"demiş ve bunun üzerine yaşlı kadın kalkıp kocaman bıçağı eline aldığında devler arkalarına bakmadan kaçmaya başlamışlar. Evin içinde olan dev öyle can havliyle fırlamış ki ayağa az daha Kanbak'ların evini de sırtında götürüyormuş. Kanbak onu uyarmak zorunda kalmış. Evi omuzlarından silkeleyerek yere bırakan dev can havliyle kaçarken araya araya nihayet Kanbak'ın izini bulan başbelası tilki belirivermiş aniden.

"Neden böyle deli gibi koşuyorsunuz, kimden kaçıyorsunuz "diye sormuş deve.

"Ah sorma "demiş dev. Üçümüz de yaşlı ama çok güçlü ve akıllı bir adamdan kaçıyoruz, adı Kanbak".

"Ne aptallık "demiş tilki ."Benimle gelin, ben şimdi sizin intikamınızı alırım." Dev biraz düşünmüş, sonra çaresiz razı olmuş ve tilkiyle birlikte Kanbak'ın evine doğru yürümeye başlamış. Yaşlı Kanbak onların geldiğini görünce uzaktan seslenmiş:

"Vay vay, tilki efendi, dedenin bana borcu vardı, babanın bana borcu vardı. Tüm bunları bana bir tek devle ödeyeceksin, öyle mi? Hiç zahmet etme, bunu kabul edemem!"

Bunu duyan dev irkilmiş, tilkiyi yakaladığı havaya kaldırmış ve:

"Seni ahlaksız seni, demek beni kandırarak atalarının borçlarını ödemek için yem olarak kullanacaktın ha!" diyerek kuyruğundan tuttuğu gibi var gücüyle yere fırlatmış ve tilki oracıkta can vermiş. Dev de arkasına bile bakmadan kaçarak gözden kaybolmuş.

Böylece yaşlı Kanbak aklı sayesinde hem tilkiden hem de devlerden kurtulmuş, ömrünün sonuna kadar karısıyla birlikte huzur içinde bir yaşam sürmüş...

Yaşlıların sözlerine kulak vermeli



Han ile akıllı veziri



© 2003 Şiir Parkı

ARKADAŞINIZA GÖNDEREBİLİRSİNİZ :